3 Şubat 2011

Halkın iddianamesi-5-

Halkın iddianamesi 5jitem-asker
Bölge'de 90'lı yılların başında yaşanan gelişmeler devletin inisiyatifi yitirmesine neden oldu. Devleti yöneten kadrolar adeta ikinci bir ordu olan JİTEM bünyesindeki tetikçi ordusunu kullanarak halk üzerinde yitirdiği inisiyatifi bu yöntemlerle ele geçirmeye çalıştı
Devletin tetikçi ordusu: JİTEM

Korkut Eken'in Yeşil'in kendisini vuracağına ilişkin beyanatına 23 Temmuz 2001 tarihindeki ATİN sitesinde 'MİT'te görev' başlıklı makalede değinen Mehmet Eymür, 'Korkut Eken'le Problemli' ara başlığıyla şunlara dikkat çekiyordu: 'Beyanlarına göre, Yeşil'in Korkut Eken ve polis ile problemleri, 1994'ün son aylarında başlamıştı. Kemal Horzum'dan her ay aldığı 250 milyon lira yardımın azalması üzerine, Kürt Ahmet lakaplı Ahmet Turgut'tan para istemesini neden gösteriyordu.

Daha sonra Arnavut Sami olayı, ilişkileri iyice gerdirmişti. Kasım 1994 sonunda Korkut Eken'in, İstanbul'da Kürşat Yılmaz, Yavuz Bıçakçı ve Ahmet Güzel isimli arkadaşlarını gözaltına aldırıp, hakkında bilgi topladığını öğrenmişti' diyordu.
Yeşil'i Taşanlar sorguladı Yeşil kod isimli Mahmut Yıldırım'ın emniyette gördüğü işkenceler nedeniyle kaburgalarının kırıldığı da aynı camiada yoğun olarak konuşuldu. Yeşil'in gözaltına alınmasına ilişkin ise farklı anlatımlar mevcut.

Yeşil'in gözaltına alınmasına ilişkin itirafçı Abdulkadir Aygan, şunları anlatıyor: 'Diyarbakır'da Jandarma İstihbarat Grup Komutanı Binbaşı Abdulkadir Kırca vardı. O zaman Alaattin Kanat, Lokman Çetin ve bir veya iki tanıdığım itirafçı JİTEM'e gelip gitmeye başladılar. Bunların Ankara'ya gitmeleri için uçak bileti alındı. Yeşil de Ankara'ya gitti. Cem Ersever'in olayı oldu, olayı duyduk. Sonra Yeşil JİTEM'e geldi. Baktık köprücük kemiği kırılmış, ne oldu dedik, ya sormayın trafik kazası geçirdim dedi. Biz sonra öğrendik ki, MİT yakalamış bayağı sıkıştırmışlar, o esnada olmuş bu olay. Geldiğinde Cem Ersever kullandığı aracın Mobil telefonu yanındaydı. Hatta ben yanıma yazdım. Beyaz Toros araba binek tipi onu da getirmişti.'
Ağar'dan Yeşil'e davet Mehmet Eymür'e ait ATİN sitesinde ise gözaltına ilişkin olarak 23 Temmuz 2001 tarihli makalede şöyle denildi: 'Yeşil, Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne alınmadan bir hafta kadar önce, polisler onun yakın arkadaşlarını gözaltına almışlardı. Bu konuyu ise şöyle naklediyordu Yeşil: Sorgu çok ağır geçmiş, işkence yapılmış. Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar bizzat sorguya katılmış. Sorguda ağırlıkla benim üzerimde durmuşlar. Cem'in yazdığı kitabı açarak Tunceli'den, Muş'tan başlayarak sorular yöneltmişler. Çocuklar, istiyorsanız telefon ve çağrı numarasını verelim, arayın buraya çağırın, kesin gelir, gelmez ise bizi öldürün demişler. Gerçekten de çağırsalardı giderdim. Devletten kaçmak olmaz, ben devlet ile uğraşamam. Adamların sorgulanmasında tamamen beni hedef aldılar, bana göz dağı vermek istiyorlar. Bana açıkça 'çalışacaksan, bizim hesabımıza çalış' şeklinde Mehmet Ağar kaynaklı bir mesaj ilettiler. Ben Mehmet Ağar'ın kim olduğunu gayet iyi biliyorum.'
MİT girişimde bulunmamış Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar'ın girişimleriyle gözaltına alınan Yeşil, gözaltına alındığı dönemde MİT ile çalışmaktadır. Yeşil gözaltına alındığında MİT'in devreye girmediği iddia edilmektedir. Bu iddiaya gerekçe olarak Mehmet Eymür'ün ATİN sitesinde yayınlanan, 'Bu sözlü anlaşmada belirtildiği gibi, MİT'in Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından gözaltına alınan YEŞİL'le ilgili, dolaylı veya dolaysız hiçbir teşebbüsü olmamıştır' sözleri kanıt olarak gösterilmektedir.
serok-apo-ogretmen
MOSSAD'dan alınan silahlar Kürt Halk Önderi Öcalan'a yönelik suikastte kullanılacaktı. Emniyet Genel Müdürlüğü'nde Öcalan'a suikast hazırlığı yapılırken, Başbakanlıkta 'Apo Zirvesi' düzenlendi. Çiller bakanlığındaki toplantıda sadece emniyetin değil diğer birimlerin de suikastte görev alması kararlaştırıldı< td>
Suikastler bu dönem planlandı Saygı Öztürk'ün 'Devletin Derinliklerinde' adlı kitabında, devletin 50 milyon dolarlık silah alımı ve bu silahların nerede kullanılacağına ilişkin bilgiler de yeraldı. MOSSAD'ın işbirliği ile alınan bu silahların fiyatının yarısı devletin örtülü ödeneğinden ödendikten sonra operasyon başarıya ulaşamadığı için kalan para ödenmedi. Bu krize de yolaçtı. Emniyet Genel Müdürlüğü'nde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a suikast hazırlığı yapılırken, Başbakanlıkta 'Apo Zirvesi' düzenlendi. Çiller başkanlığında yapılan toplantıda sadece emniyetin değil diğer birimlerin de görev alması kararlaştırıldı. Ankara Atatürk Orman Çiftliği içinde bulunan MKE'ye ait fişek makinası bu istihbaratların toplandığı merkez haline getirildi. 'Devletin Derinliklerinde' adlı kitabında, dönemin MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve istihbarat birimlerinin önde gelenleri biraraya gelip toplantı yaptıklarına dikkat çekildi. Kitapta, Genelkurmay, MİT, Jandarma ve Emniyet istihbaratı yöneticileri düzenli olarak burada toplanıp bilgileri derlediler. Suriye'den gelen bilgilerin toplandığı merkezde bu tartışmalar yaşanırken, İstanbul Polat Rönesans Oteli'nin suit odasında ise Mehmet Ağar, yardımcısı Ertuğrul Oğan, Higtech yetkilileri Rony Lerne ve Goby Cohen biraraya gelerek toplantı yaptılar. Toplantının tercümanlığını ise Haspro firmasının Türkiye temsilcisi Etaç Tinmar yapıyordu. Burada Abdullah Öcalan'ın öldürülmesi ve özel timlere alınacak olan silahların pazarlığı yapıldı. Yapılan pazarlıkta 50 milyon dolara anlaşma sağlandı. Silahlar örtülü ödenekten sağlanacak olan parayla alınacak ve bunlar hibe edilmiş gibi gösterilip Türkiye'ye getirilecekti. Bu silahların parasının ilk taksiti 11 Kasım 1993, ikinci taksiti ise 19 Ocak 2004 yılında örtülü ödenekten Mehmet Ağar'a gönderilen bir çekle Merkez Bankası Ankara Şubesi'nden çekilerek İsraillilerin hesabına yatırıldı. Bu işleme ilişkin tutanaklar ise 7 Şubat 1994 tarihinde Müsteşarlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca yapılan denetimin ardından yakıldı. Alınan silahlar Antalya'ya gönderilerek burada dağlık alanda eğitim çalışmaları yapan gruba teslim edilmişti. Higtech yetkilileri ile yapılan anlaşmanın ardından Türkiye'den bir istihbarat heyeti İsrail'e giderek MOSSAD ile görüştü. Görüşmede Suriye ve Bekaa'da PKK'ye ait kampların bilgisi alındı. Öcalan'a suikast için Suriye'de 5 ev tutuldu. Eylemden sonra gizlenecek ve kaçacak olan ekibin bağlantıları ayarlandı.
Takvim'in haberi planı bozdu Bu planın hazırlandığı tarihte Takvim Gazetesi'nin birinci sayfasında 'Apo'nun öldürülmesi için bir özel tim hazırlandı' haberi ise tüm planları altüst eder. Daire Başkanı Eymür, MİT Müsteşarı'na giderek bu gazeteyi göstererek, 'Emniyet operasyonu sattı' dedi. Köksal Sönmez bunun üzerine Başbakan Tansu Çiller ile görüştü. Randevu istedi. Ve bu operasyonu MİT'in yapmasını isteyerek, 'Efendim bu operasyonu biz yapalım, her şeyimiz hazır' dedi. Bu görüşmenin ardından Mehmet Ağar Başbakanlık'a çağrıldı. Ağar, yardımcısı Mustafa Aydın ile İstihbarat Dairesi Başkanı Emin Aslan'ı da çağırdı. Başbakanlık Koruma Müdürü'nün odasında bu haberin nasıl sızdığını Ağar yardımcılarına sordu. Ağar burada haberi yeniden okudu. 'Masa başı olduğu belli' dedi. Gazeteci hakkında da 'ideolojik bir yanlışlığı olmayan birisi' değerlendirmesi yaptı. Ağar Başbakan Çiller ile görüşmeye girdi. Görüşme çıkışında ise, 'Operasyon bizim dışımızda olacak' dedi. Bu haber MİT ile emniyetin arasını açtı. Bu haber daha sonra bir gazete manşete taşıdı.
Saygı Öztürk'ün kitabında bu konuya ilişkin şunlara dikkat çekildi: 'Eken'e danışman olarak görev yaptığım 24 Haziran 1994 tarihinde bazı silah ve mühimmatları ismini vermeyeceğim yabancı bir ülkede çalışma yapılırken ihtiyaç halinde kullanılmak üzere zamanın Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın talimatıyla teslim aldım. Ancak 1996 yılının Mart ayında benim görevden ayrılmam ve bu silahların benden geri istenmesi nedeniyle temin edebildiklerimi Emniyet Genel Müdürlüğü'ne intikal ettirdim. Ancak bazılarını bulundukları ülkede ortamın müsait olmaması nedeniyle görevli şahıslardan temin etmem mümkün olmadı. Cumhuriyet Savcısı'na ifade veren Korkut Eken, 'Sayın Savcım yapılacak operasyondan Başbakanımızın bilgisi var. Ben bu operasyonların hangi ülkeye yapacağımızı size söylerim. Ancak basına sızarsa ülkeler arasında müthiş sorun olur.' Savcı: Tamam tamam söylemeyin, ülke adı da yazmayız. Onun yerine x ülke deriz.'
Operasyonlar nereye yapılacaktı? 50 milyon dolar verilerek alınan silahların ilk hedefi Suriye'de bulunan Abdullah Öcalan'dı. İkinci hedef ise Doğu Perinçek'e göre Haydar Aliyev'di. Azerbaycan'da bir darbe planlanarak Aliyev'in iktidardan uzaklaştırılması ve Elçibey'in yeniden getirilmesi planlandı. Doğu Perinçek Susurluk Komisyonu'na verdiği 183 sayfalık dosyada bu konuya da dikkat çekerek, 'Çiller Özel Örgütü'nün 1995 Mart ayında Azerbaycan'da Haydar Aliyev'e karşı darbe tertiplediği' ifadelerine yer verildi. Üçüncü bir operasyon ise Hollanda'da gerçekleştirilecekti. Bu operasyon nedeniyle Abdullah Çatlı ile bir anlaşma da yapıldı' dedi.
Öcalan suikasti başarıya ulaşmadı Eken, bu bombalama olayı ile suikast girişimini şöyle anlatıyordu: 'Fazla yaklaşamamışlar. Bomba yüklü aracı uzağa koydular. Hesabı kitabı bilmediler. Hesabı vardır bunların, gramı vardır, kilosu vardır, mesafeye göre, hacme göre. Bunları kitap yazmış, öğrenmek için alim olmaya gerek yok. Bunların hesabını yapamadılar. Korkut Eken'in seri numaraları yazılıp zimmet karşılığı teslim edilen silahların bazıları komşu bir ülkede müthiş bir eylemde kullanılacaktı.'
Cinayetlerin adresi Yeşil Kitapta İstanbul ve Ankara'da işlenen cinayetlere de atıfta bulunularak, 'O günlerde herkes ne oluyor demeye başladı. Devlet içinde bir çetenin PKK'ye yardım eden işadamlarına yönelik eylemleri ve faili meçhul cinayetlerin yoğunluğu işadamlarını korkutmuş, sıranın kimde olduğu tartışılır hale gelmişti. Cinayetleri kimse üstlenmiyordu. Yargısız infazların sorumlusu olarak o günlerde en çok Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın adı geçiyordu. Ayrıca özel harekatçılar ile yeraltına dünyasıyla bağlantılı kişilerin de bu infazların içinde yeraldığı iddialar arasındaydı' deniliyor. Temmuz 2001 tarihli ATİN sitesinde yeralan MİT'TE GÖREV başlıklı makalede, çeşitli yerlerden tehdit alan Mahmut Yıldırım için 'Olaydan 10 gün kadar önce, A. ÇATLI da telefon ile aradı ve dikkatli olmamı tembih etti, aynı günlerde oğlumun devam ettiği karate salonuna gelen telsizli iki şahs oğluma, benimle ilgili sorular yöneltmişler' sözleri yeralıyordu.
Avcı kabul ediyor TBMM Susurluk Komisyonu'na bilgi veren Hanefi Avcı, Bölge'deki eylemlerin İstanbul'a sıçradığına dikkat çekerek, 'Behçet Cantürk'ün, Savaş Buldan'ın ve beraberinde gelişen 5-10 tane eylemin bu gruplar tarafından yapıldığı, bir takım bombalamaların da bunlar tarafından yapıldığı çok açık olarak biliniyor. Bu benim mıntıkamda, İstanbul'daki olaylar' sözüyle anlatıyordu. Avcı, MİT ve istihbarat konusunda ise şunlara dikkat çekmişti: 'MİT, Jandarma diyelim üçe bölelim. Emniyet içerisinde İbrahim Şahin ve Korkut Eken'e bağlı gruplar aslında bir grup. Ama Korkut Eken sivil kişilerle de irtibatlı. İbrahim resmi polislerle irtibatlı. Milli İstihbarat'ta Mehmet Eymür ve ona bağlı insanlar. Bir kısmı özel harpten geçme. Özellikle Duran Fırat, en başta orada bir grup var. Onun sivil unsurları var. Jandarmada eskiden JİTEM vardı. O da şimdi Jandarma İstihbarat Başkanlığı ve istihbarat grupları olarak değişti. Bunlar başlangıçta kuruluşları vatana millete hizmet, teröristlerle değişik yöntemlerle hesaplaşacağız diye ortaya çıktılar. Ama şu anda hepsi mafyacılık yapıyor.'
Ağar Mesut Yılmaz'ı suçladı Ağar, Öcalan'a yönelik suikast planında 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım'ın da yer aldığını söyledi. Plana göre Öcalan, Mahsun Korkmaz Akademisi'ne giderken yol üzerindeki bir minibüse yerleştirilecek patlayıcılarla yok edilecekti. Operasyon, adını Öcalan'ın o sırada kullandığı zırhlı Mercedes'ten alıyordu. Plan uygulamaya konuldu ancak Öcalan son anda kurtuldu. Ağar Öcalan'ın kurtulmasının Mesut Yılmaz tarafından sağlandığını da iddia ediyor. Ağar, 'Güvenlik güçlerinin müşterek bir operasyonu olacaktı o. Ama gelin görün ki, erken bir tarihte başarısızlığa uğradı. Çünkü bizim ismini bildiğimiz birileri, meseleyi basına sızdırdı. Başarılacak bir işti, başarının önüne geçildi. Sızdıran kişinin tespiti mümkün değildir ama ben onu biliyorum. Ama tespit etme imkanım yok' dedi. Öcalan'a yönelik saldırıda, Başbakanlık Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı'nın 19/10/1995 tarih ve 20.00.002 sayılı tahsisat yazısında Müsteşar Sönmez Köksal, Operasyon Başkanı Şenkal Atasagun ve Operasyon Başyardımcısı Mehmet Eymür'ün imzası bulunuyordu.
Yeşil'e Yılmaz'a suikastten dava Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Yeşil hakkında, 2000 yılında 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. İddianamede, Yeşil hakkında, dava açılmadan 4 yıl önce ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın eşi Berna Yılmaz, kardeşi Turgut Yılmaz, gazeteci Emin Çölaşan, işverenler Mustafa Çağlar ve Hakan Balkaner'e suikast düzenleyeceği istihbaratı üzerine açıldı. Ankara Cumhuriyet Savcısı Sait Sağlam tarafından açılan davanın iddianamesinde, Yeşil'in, ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın eşi Berna Yılmaz ve kardeşi Turgut Yılmaz ile birlikte gazeteci Emin Çölaşan, işverenler Mustafa Çağlar ve Hakan Balkaner'e suikast yapacağı istihbaratına yer verildi. İddianamede sözkonusu suikast istihbaratının 11 Kasım 1998 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü'ne geldiği kaydedildi. Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan davanın iddianamesinde Uğur Mumcu'nun öldürülmesi olayıyla ilgili olarak yargılanan Abdullah Argun Çetin'in bu konuyla ilgili ifadelerine de yer verildi. Abdullah Argun Çetin'in, ifadesinde 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım ile irtibatlı olduğunu, Yıldırım'ın itirafçılardan oluşturduğu 'çete' aracılığıyla Berna Yılmaz, Turgut Yılmaz, Emin Çölaşan, Mustafa Çağlar ve Hakan Balkaner'e suikast düzenleneceğini öğrendiğini söylediği belirtildi. Savcı Yüksel iddianamesinde Yeşil'in yakalanamaması sebebiyle savunmasının alınamadığını belirterek, teşekkül içinde yer alan Sebahattin, Müfit, Selçuk Güneş ve Atakan adlı kişilerin açık kimliklerinin belirlenememesi dolayısıyla dosyalarının ayrıldığını kaydetti.

Hiç yorum yok: