3 Şubat 2011

Halkın iddianamesi-2-

. image
Halkın iddianamesi 2
JİTEM'de Veli Küçük dönemi
1992 yılı ortalarında, JİTEM'de görüş ayrılıkları başlar. Yeşil'in Diyarbakır'a gelmesinden Cem Ersever rahatsız olur. Bu dönemde Arif Doğan'ın Cem Ersever'den, Veli Küçük'ün Yeşil'den yana tavır koyması üzerine JİTEM'de iç tasfiye başlar. Bu dönem Jandarma İstihbaratı'nın başına Veli Küçük getirilirken, Cem Ersever ise Bölge sorumluluğuyla yetinir...
Yeşil'in Diyarbakır'a gelişi ile birlikte Ersever ve Yeşil arasında başlayan çekişme, Musa Anter cinayetinin üzerinden birkaç ay geçmeden patlak verdi. Albay Arif Doğan'ın yerine Jandarma İstihbarat Komutanı olan Veli Küçük, Ersever'i Ankara'ya kızağa aldı
1992 yılı ortalarında, JİTEM'de görüş ayrılıkları başlar. Bu görüş ayrılıkları birimlere de yansır.
Yeşil'in Diyarbakır'a gelmesinden Cem Ersever rahatsız olur. Bu dönem yaşanan tartışmalarda Arif Doğan'ın Cem Ersever'den, Veli Küçük'ün Yeşil'den yana tavır koyması üzerine JİTEM'de iç tasfiye dönemi başlar. Bu dönem Jandarma İstihbaratı'nın başına Veli Küçük'ün getirilirken, Cem Ersever ise Bölge sorumluluğuyla yetinir. İtirafçı İbrahim Babat bu dönemi şöyle anlatıyor. 'Bunun üzerine tekrar Diyarbakır'a döndüm. Bu dönem yakalanıp serbest bırakılan bazı itirafçılar askerlik için Jandarma Grup Komutanlığı'na alınmıştı. Bunların JİTEM içerisinde sevk ve idaresini benim yapmam için görev verdiler. Önce kabul etmedim. Hikmet Köksal devreye girince kabul ettim. Bu grup içinde eski itirafçılardan Ali Ozansoy, Hüseyin Tilki, Recep Tiril, Adil Timurtaş, Hayrettin Toka ve eski TİKKO'cu Fethi (Çetin) vardı.'

JİTEM'de ayrılıklar başlıyor
Bu dönem, Yeşil de Diyarbakır'da görülmeye başlanır. Veli Küçük ile Yeşil'in Diyarbakır JİTEM'de biraraya gelmesi, Yeşil'in JİTEM'de sık sık görülmesi, Ersever ve bazı itirafçılarda rahatsızlık yaratır. Bu rahatsızlıklara Muhsin Gül ve Babat'ın itiraflarında rastlamak mümkün. Ersever ekibinin tasfiye olmasından rahatsız olan ve itirafçı timinin komutanlığını yürüten İbrahim Babat, bunun üzerine Albay Arif Doğan tarafından Batman'a götürülür. Bir süre de orada kalır.
Cinayetler hız kesmedi
image
Aygan infazları anlatıyor: İdris Yıldırım isimli şahıs Silopi'den alınıp Elazığ timine götürüldü, orda boğularak öldürülüp çuvala konuldu
Ersever Ankara'ya kızak göreve alındıktan sonra JİTEM Diyarbakır Grup Komutanlığı'na Veli Küçük'e yakınlığıyla bilinen Binbaşı Abdulkerim Kırca getirilir. İtirafçı Abdulkadir Aygan, bu döneme ilişkin şunları söyledi:
'Kendisi Sivas'ın Suşehri'ndendir. Şu an Ankara'da malulen emeklidir. Antalya Serik'teki bir çatışmada yaralanan Kırca, felç geçirerek tekerlekli sandalyeye mahkum oldu. Bu binbaşı o zaman DYP hükümetinde, Çiller'den ve birara Asayiş Komutanı olan Hasan Kundakçı'dan destek alıyordu. Kundakçı'nın, daha önce Siirt'te görev yaptığı sırada PKK'ye büyük hıncı vardı. Bu esnada JİTEM tarafından birçok operasyon gizli gerçekleşti. Emniyetin haberi yoktu. Sadece emniyetteki bazı şahısların haberi oluyordu. Mümkün olduğunca emniyete veya MİT'e açık vermemeye, bunları kendi bünyesinde gerçekleştirmeye çalışıyordu.'
Aygan'ın anlattığı yargısız infazlar
İdris Yıldırım: İdris Yıldırım isimli şahıs Silopi'den alınıp Elazığ timine götürüldü, orda boğularak öldürülüp çuvala konuldu.
Necati Aydın-Ramazan Keskin-Mehmet Aydın: Bu şahıslar bir gün sivil araba ile, JİTEM'e ait sivil iki araba ile götürüldü. Bir araba Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı'na aitti. Birisi de Tim Komutanlığı'na aitti. İki araba ile götürüldü. Silvan Diyarbakır arasında Kağıtlı Karakolu'nu geçince bir köprü yakınında anayoldan bir tarlanın içerisine götürülerek orda bunlar Abdulkerim Kırca tarafından kafalarına kurşun sıkılarak infaz edildi. Bu olayda Şehmuz kod adlı Uzman Çavuş Uğur Yüksel, Apo kod adlı Uzman Çavuş Abdulkadir Uğur, Adıyamanlı, ben, Kemal Emlük, Oğuz kod adlı Astsubay Nuri Ateş, Diyarbakır İstihbarat Tim Komutanı Yüzbaşı Tunay Yanardağ ve Abdulkadir Kırca vardı.
Murat Aslan isimli şahıs Yenişehir Semti'nde yani Diyarbakır Belediyesi civarında alınarak yine aynı yöntemle, -Abdulkerim Kırca bizzat vardı- o sırada zorla sivil Toros arabaya bindirildi ve JİTEM'e getirildi. Burada işkenceyle sorgulandıktan sonra öldürüldü.
Servet Aslan: Siirt'in Eruh ilçesinden olan Servet Aslan'ın babası Diyarbakır'daki Kredi Yurtlar Kurumu'nda bekçiydi. Bu şahıs yine aynı yöntemle alınarak infaz edildi.
Edip Aksoy-Sıdık Etyemez: Bunlar infaz edildiler. Bunlar Silopi civarında Silopi ile Cizre arasında bir dere yatağında gömüldüler.
Ahmet Ceylan: Bu şahıs Diyarbakır'da şehir içerisinden alındı ve infaz edildi. Boğularak öldürüldü, çuvala konuldu
Şahabettin Latifeci JİTEM'e getirildi. Orda Şehmus kod adlı ve kendisine Palulu Zaza olarak tanıtan Yüksel Uğur isimli Uzman Çavuş tarafından boğularak öldürüldü.
Abdülkadir Çelikbilek: 'PKK'ye yardım ediyor' diye, kaçakçılık yapıyor ve PKK'ye finanse sağlıyor suçlamasıyla Diyarbakır Postanesi civarında ben, Kemal Emlük, Apo kod Abdulkadir Uğur Uzman Çavuş, Şehmuz kod adlı Uğur Yüksel Uzman Çavuş onu alarak Toros arabaya bindirdik. Şehmuz Uzman onu boğarak öldürdü. 14 Aralık 1994'te gözaltına alındı. 15 Aralık 1994 tarihinde İHD'ye başvuru yapıldı. DGM Savcılığı'na başvuru yapıldı. DGM gözaltına alınmadığını bildirdi.
Mehmet Salim Dönen: Bu dağda iken, grup komutanlığı yapmıştı. Amcası onu askeri hastaneye getirmişti. O esnada JİTEM'de sivil memur olarak çalışan itirafçı Urfalı bayan Servet Toprak bunu teşhis etti. Bu şahıslar da işkence ile öldürüldükten sonra cesetleri atıldı.
İhsan Harran: Azad kod adlı İhsan Harran, Lice tarafından olmalı kendisi. Bu şahıs da eski kadrodur ya da milistir diye, şehir içerisinden alınarak JİTEM'de sorgulanarak infaz edildi.
Hakkı Kaya adlı şahıs Gülistan adlı bir gerilla bayanın babası olduğu gerekçesiyle Muhsin Gül adlı itirafçının ihbarı sonucu şehir içerisinde orduevi civarında bir yerden alındı. Kaya, JİTEM'de sorgulanarak öldürüldü. Cenazesi çuval içerisinde Diyarbakır'dan Silvan'a giderken Karaçalı köyünü geçince sol taraftaki toprak yoldan 5-10 km Han köyüne doğru gidilirken virajda atıldı.
Fethi Yıldırım: Urfa'ın Viranşehir ilçesinden olan Ahmet kod adlı Fethi Yıldırım, Ulusal Meclis üyesidir diye gözaltına alındı. Bunun üzerine Diyarbakır'da JİTEM'e getirilen Yıldırım, Saraykapı'da sorgulandıktan sonra kaybedildi.
HASAN.....: Hasan isimli Silopili bir şahıs Kortik köyünden olması gerekir; JİTEM'de öldürüldükten sonra cesedi çuval içine konularak Hazar Gölü'ne atıldı
Mele İzzetin: Abdulhakim Güven tarafından JİTEM'e getirildi. Burdandan Diyarbakır-Siverek karayoluna götürüldü. Diyarbakır il sınırında karayolu çalışmaları nedeniyle açılan çukurların yanında kafalarına Abdulhakim Güven tarafından kurşun sıkıldı. İnfaz edilen Melle İzzettin itirafçı Kemal Emlük tarafından da üzerlerine benzin dökülerek yakıldı.
Lokman ve Zana Zuğurlu: Diyarbakır'da kaçırılıp öldürüldüler.
Harbi Arman'ı Yeşil vurdu
Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım, Musa Anter cinayetinin ardından Harbi Arman cinayetinde bizzat yeralır. Bu cinayeti Aygan şöyle anlatıyor.'Yeşil ile bir faaliyette yer aldık. Elazığ yolu üzerinde o zamanki HEP üyesi Malazgirt yönetiminde bir kişinin öldürülmesi olayında benle Fethi Çetin'i yanında götürdü. Sakallı bir uzman çavuş da vardı. Harbi Arman olacak şahıs ile 'İşte aranıyorsun, işte ben seni teslim edeceğim, ifade vereceksin, gideceksin' denilerek irtibata geçildi. Bunun üzerine Arman'ı JİTEM, Diyarbakır'a kadar getirmişti. Arman o zaman 'tamam' dedi. Ondan sonra ona 'formaliteden ellerini bağlayacağız, formaliteden gözü bağlayacağız, Land Rover ile gideceğiz, askeri birlik şehrin dışındadır' denildi ve razı oldu. Land Rover'a bindikten sonra gözlerini kaşkol ile bağladılar. Oraya gittik indirmemizi istedi, indirdik. Uzman çavuşta kalaşnikof birde tabanca vardı, Smith Wesson vardı. 'Koluna' girin denildi. Sanki askeri birliğine doğru götürüyormuşuz gibi işaret edildi. İleri götürün denildi. Bir köprü vardı, oraya doğru götürdük. Bize işaret edilerek 'siz gelin' dedi. Biz geldik onun yanına varınca o uzman çavuş kalaşnikofu uzattı, kalaşnikof ile tarayacaktı, Yeşil 'dur' onunla değil dedi ve tabancayla gitti iki el ateş etti. Kendisi tabancayla vurdu. Köprü altına götürdü şahsı, gözleri bağlı öyle bırakıldı.'
Ersever kızakta, Yeşil aktif görevde
Yeşil'in Diyarbakır'a gelişi ile birlikte Ersever ve Yeşil arasında başlayan çekişme, Musa Anter cinayetinin üzerinden birkaç ay geçmeden patlak verdi. Albay Arif Doğan'ın yerine Jandarma İstihbarat Komutanı olan Veli Küçük, Ersever'i Ankara'ya kızağa aldı. Ve 1993 yılının ilk aylarında Cem Ersever emekliye ayrılarak Neval Boz ve Mustafa Deniz ile birlikte bir yayınevi açtı.
Bu dönem başta Eşref Bitlis olmak üzere çok sayıda muvazzaf subay ölümü yaşandı. Lice'de Bahtiyar Aydın, Mardin'de Rıdvan Özden, intihar ettiği ileri sürülen Albay Kazım Çillioğlu gibi çok sayıda subay öldürüldü. Fakat Ergenekon iddianamesinde bu isimleri görmek ise mümkün değil.
Eşref Bitlis'in daha önce Cem Ersever'le arası çok iyiydi. Cem Ersever her şeyini Eşref Bitlis'e kabul ettiriyordu. Ersever'in kafasında bir projesi vardı. Serbest bir tabur gibi bir oluşum istiyordu. Sonra bu olmadı. Kullanılan patlayıcı maddeler, Cem Ersever'in Diyarbakır'dan Ankara'ya götürdüğü uzaktan kumandalı patlayıcıların aynısı.
Eşref Bitlis'in ölümü
Eşref Bitlis'in ölümü dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş tarafından kaza olarak açıklandı. 2 Mayıs tarihli Aydınlık Gazetesi'nde Soner Yalçın imzalı haberde 'Eşref Bitlis Dosyası Kapatıldı' haberi yeraldı.
Olayı Soruşturan Kara Kuvvetleri Komutanlığı ise 5 Mayıs 1993 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararını verdi.
Uçağın ikinci pilotu Kurmay Yüzbaşı Tuğrul Sezginler'in aslası Saime Sezginler, uçağın buzlanmasına inanmadığı için halen Ergenekon davasından tutuklu bulunan Avukat Nusret Senem aracılığıyla olayın üzerine gitti. Uçağı satan ABD firması ile Milli Savunma Bakanlığı aleyhine dava açıldı. Dava sonucunda 13. Asliye Hukuk Mahkemesi olayın buzlanmadan kaynaklanmadığı yönünde karar verdi.
Ergenekon davasından tutuklu bulunan Gazeteci Adnan Akfırat, Eşref Bitlis Suikasti isimli kitabında, 'Orgeneral Bitlis'in parçalanan cesedi, Güreş'in son yılların en uzun Genelkurmay Başkanlığı'nı garantiye aldı. Bu suikastte ölüm emrini veren makamın Türkiye dışında olduğunu saptadık. Org. Bitlis'in uçağına sabotajın doğrudan CIA'nın emrindeki bir birim tarafından yapıldığını ortaya çıkardık' tesbitine yer veriyordu.
Akfırat'ın bu kitabında, bu cinayetin Cem Ersever tarafından işlendiğine de dikkat çekilerek, şöyle denildi. 'JİTEM Grup Komutanı Binbaşı Ersever çevresine topladığı itirafçılarıyla birçok kirli yasadışı işlere karıştığı için sıkışmıştı. Genelkurmay İstihbaratı ile uyuşturucu işi yapıyordu. Irak istihbaratıyla ilişkide kişisel servet edinme yoluna girmişti. Ersever nefsi için örgüt içinde cinayetler işlemişti. Ekibi içindeki itirafçılarla da çatışmaya girmişti. Bir subayı ise öldürmüştü.(İsmail Öztopal cinayeti)
Ersever'in Bölge'de yürüttüğü kirli işler nedeniyle şantaja teslim olduğunu iddia eden Akfırat, 'Binbaşı Ersever uçağın düşmesinden hemen sonra olay mahalline gitti. Sivil giysili olarak Yenimahalle Posta İşleme Merkezi'ne gelen Ersever PTT güvenlik görevlilerinin şüphesi üzerine askeri kimliğini gösterdi. Bitlis suikasti kapatıldı. Ancak Ersever'e verilen söz tutulmadı. Ordu'dan atılacak iken istifa etti. Ersever konuşma tehdidi üzerine Abdullah Çatlı ekibince ortadan kaldırıldı. Çiller Özel Örgütü önemli bir suç ortağını temizledi. Ersever'in Başbakanlık Poligonu'nda sorgusu videoya çekildi. Bitlis suikastini bütün boyutlarıyla ortaya çıkaran kasetler Genelkurmay İstihbaratı kasalarında bulunuyor. 29 Ekim 1993 akşamı Sabah Gazetesi'ne edilen telefonda, 'Bitlis Paşa'nın katili Ersever infaz edildi' denildi. Bu cinayetin işlendiği dönemde ise Veli Küçük, JİTEM İstihbarat Komutanı olarak görev yapıyordu.
Akfırat 1993 yılında çok sayıda JİTEM mensubu Özel Harekat eğitimi almış subayın JİTEM'den görevden alındığına dikkat çekerek bunun Eşref Bitlis-Doğan Güreş çekişmesinden kaynaklı olduğunu belirtmektedir.
Bitlis'i Ersever mi öldürdü?
image Cem Ersever'in Eşrefe Bitlis olayını yapmış olabileceğini belirten Aygan, 17 Şubat 1993'de uçağında bomba patlaması sonucu ölen Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, olayı ile ilgili şu bilgileri veriyordu:
'Eşref Bitlis'in daha önce Cem Ersever'le arası çok iyiydi. Cem Ersever her şeyini Eşref Bitlis'e kabul ettiriyordu. Daha sonra Ersever Diyarbakır'dan Ankara'ya İstihbarat Gruplar Komutanlığı'na tayini çıkınca o süreç içinde bazı diyalogları vardı. Ersever'in kafasında bir projesi vardı. Serbest bir tabur gibi bir oluşum istiyordu. Sonra bu olmadı. Kullanılan patlayıcı maddeler, Cem Ersever'in Diyarbakır'dan Ankara'ya götürdüğü uzaktan kumandalı patlayıcıların aynısı.
Cem Ersever'in vurulmasını hazmedemiyordum. PKK'nin vurduğunu tahmin etmiyorum. Çünkü kendini çok iyi koruyordu. İçten bir saldırı olduğunu, saldırının teşkilattan geldiğini tahmin ediyordum. Ali Ozansoy emniyetteydi, o da üstü imalı şekilde bana ima etti, ben anladım ki onların da parmağı var. '
JİTEM'de iç çatışma dönemi
1992 sonlarında yılında Cem Ersever ile Yeşil'in arasının açılması ve Ersever'in eleştirilerini yoğunlaştırması üzerine bir iç çatışma dönemi başlar. Binbaşı Ersever 1992 yılında Güney Kürdistan'a yönelik bir harekât planlar. Ama bu süreçten sonra ağırlıklı olarak Ankara'da kalmaya başlar.
Bu dönem, Abdülkerim Kırca ile birlikte Yeşil'in hazırladığı planlarla uygulamaya konulur. 1993 yılında Ersever iplerin kendi elinden kaydığını görünce emekliliğini ister. Bu dönemi Ersever, Aydınlık Gazetesi'ne anlatmaya başlar. Ersever ile birlikte Mustafa Deniz ve sevgilisi Neval Boz da ayrılarak onunla birlikte Ankara'ya gelirler.
Hazırlayan:
İZZET AYDIN

Hiç yorum yok: