3 Şubat 2011

Halkın iddianamesi-1-


image
Dönemin jitemci itirfcilari
Halkin iddianamesi-1-Kürtler Ergenekon iddianamesinin genişletilerek, İstanbul, Ankara'da meydana gelen bazı cinayet ve bombalamalar ile Bölge'de yaşanan yargısız infazların da araştırılmasını talep etmektedir. Ve 'tarafsız' değil davacı olduklarını söylüyorlar
Ergenekon'un kilit ismi: Yeşil

'Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösterdiği' belgelerle açıkça ortaya çıkan Ergenekon davasının uzun süre Türkiye gündemini meşgul edeceğe benziyor. 2455 sayfa tutan Ergenekon iddianamesinde ilginç bilgi ve bulgular yer alıyor. Yakın tarihin önemli olayları ve Uğur Mumcu cinayeti iddianamede yer buldu. Emekli paşaların, Ergenekon'un bir numaralı sanıklarından Veli Küçük tarafından öldürtüldüğü iddiaları da var. Veli Küçük, Albay Arif Doğan, Cem Ersever ile birlikte JİTEM örgütlenmesinin kilit ismi.

1992 yılında JİTEM içinde başlayan iç çekişme nedeniyle Arif Doğan ve Cem Ersever ile arası açılan Küçük, Yeşil ile birlikte 1992 yılı sonlarında JİTEM'i ele geçirdi. Eşref Bitlis, Cem Ersever, Kürt işverenleri cinayetleri, DEP Genel Merkezi ve Ankara il binası ile Özgür Ülke Gazetesi'nin bombalanması eylemlerinde Küçük, Çatlı ve Yeşil işbirliğinin gölgesi bulunmaktadır.

1993 yılında Başbakan olan Tansu Çiller'in 'PKK'ye yardım eden işverenlerin listesi elimizde. Gereken yapılacaktır' açıklamasının yanısıra, o dönem yayınlanan 'Susturun' genelgesi de bu cinayetlerin önünü açtı. Yine bugün hala tartışılmaya devam eden Uğur Mumcu cinayetinin şifreleri de bu ekibi göstermektedir. Yine birçok yargısız infaz ve bombalamanın işaretlerinin 2006 sonrasını kapsayan Ergenekon davasında tutuklu olarak yargılanan isimleri gösterdiği görülmektedir. İddinamede, özellikle Bölge'de işlenen yargısız infazlara yer verilmemesine 'özen gösterilmesi' dikkatlerden kaçmadı. Yine 'cinayet makinası' JİTEM'in varlığı kabul edilmesine rağmen ve kurucusu olduğu belirtilen Veli Küçük'ün bu konuda hiç sorgulanmaması Ergenekon operasyonunun 'göz boyama'ya dönük olduğu yorumları şimdilikten artmaya başladı. Ergenekon'un, Susurluk ve Şemdinli olaylarıyla benzer bir kaderi yaşacağı kaygısı hakim. Bu nedenle Kürtler Ergenekon iddianamesinin genişletilerek, İstanbul, Ankara'da meydana gelen bazı cinayet ve bombalamalar ile Bölge'de yaşanan yargısız infazların da araştırılmasını talep etmektedir. Ve 'tarafsız' değil davacı olduklarını söylüyorlar.
Bölge'de yaşanan yargısız infazları yazı dizimizde bir bir ele alıyoruz. Ergenekoncuların kanlı yüzünün açığa çıkarılması ve yargılanması için yazı dizimiz gerçek bir 'iddianame' niteliği taşıyor. Gizli değil açık tanıklardan Abdülkadir Aygan, Muhsin Gül, İbrahim Babat'ın itiraflarından Ergenekon'a uzanan yazı dizimizin bugünkü bölümünde, Uğur Mumcu cinayeti, Diyarbakır eski Baro Başkanı Mustafa Özer'e suikast, Özgür Halk ve Yeni Ülke'nin bombalanması, Ape Musa cinayetini ele alıyoruz. Bölge'deki tüm cinayetlerin ve bombalamaların kilit ismi Yeşil'in uygulamalarını açıklıyoruz...
Aygan'ın itirafları
image Çok değil bundan 4 yıl önce Özgür Gündem Gazetesi tarafından yayınlanan itirafçı Abdülkadir Aygan'ın anlatımları, Uğur Mumcu cinayetini açıkça ortaya koyuyor. 1990'lı yıllarda Diyarbakır'da kullanılmaya başlanan C-4 patlayıcıların Uğur Mumcu cinayetinde kullanıldığı yönündeki bulgulara rağmen soruşturma başlatılmadı. Abdulkadir Aygan'ın itiraflarını içeren 'Bir JİTEM'ci Anlattı' isimli kitapta bu bombalama olayları ve patlayıcıları ilişkin şu bilgiler yeraldı.
Patlayıcı ABD'den
Bu ABD yetkilisinin sivil olarak 1990-1991 yılı arasında OHAL Bölgesi'nde bulunduğunu anlatan Aygan, itiraflarında şunları anlatıyordu: 'Cem Ersever'e bu patlayıcılardan iki valiz verildi. C-4 olduğunu söylüyordu. Zaten küçük bir miktar büyük tahribat yaratıyordu. Büyük bir gürültü ve büyük bir alev ile patlıyordu. Mardin yolunda yapılan denemede gördük. Cem Ersever, Hayri Kozakçıoğlu ve Hikmet Köksal Paşa ile görüştüğünde bu Amerikalı yetkilinin deneyimli olduğunu, defalarca yaralandığını, RANGER eğitimi yani komando eğitimi aldığını söylüyordu. Bu konuda da uzman ve eğitimci olduğunu aktarıyordu. Hatta bu Amerikalının boğazının yan kısmında yaralar vardı.'
İlk hedef Mustafa Özer
Mardin'de yapılan tatbikattan sonra ilk defa uzaktan kumandalı patlayıcıyı Diyarbakır'da avukat ve Baro eski Başkanı olan Mustafa Özer'in arabasında denediklerini belirten Aygan, suikast olayını şöyle anlattı: 'Cem Ersever'in bir tezi vardı. Diyordu ki, 'Dağdaki beni fazla ilgilendirmiyor. Dağdaki masum insanlar, elinde silah olan genç benim gözümde suçsuzdur. Devletin de hataları var bu konuda.' Cem Ersever'in hedef aldığı kesim ise dağa insan gönderen, destek veren ve onları desteklediğini düşündüğü HEP, DEP yöneticileri, avukatlar ve bürokrasi kesimiydi. 'Bunları benim en büyük düşmanlarımdır, normal Kürt benim düşmanım değildir. Çünkü benim annem, nine tarafım da Erzurum Kürdüdür' diyordu. Bir hedefler listesi vardı. Listede örneğin Özgür Halk Dergisi, Gazete Bürosu, Mustafa Özer, Hasip Kaplan vardı. Cem Ersever, Hayri Kozakçıoğlu ile Hikmet Köksal Paşa'nın yanına gidip geliyordu. Geldiğinde diyordu, 'çocuklar şu adamın arabasını, evini tespit edin.' Biz hemen bu kişinin hedef seçildiğini anlıyorduk. Mustafa Özer'in evinin Ofis'te Kurtoğlu lojmanlarına yakın olduğunu öğrendik. Ford marka bir arabası olduğunu, her gün evinin önüne kaldırım kenarına park ettiğini tespit ettik. Cem Ersever operasyonu yönetiyordu. Kendi yardımcısı Celil kod isimli Aytekin Özen'i de görevlendirdi. Cem Ersever, İbrahim Babat beyaz kartal arabayla, ben (Abdulkadir Aygan), Ali Ozansoy ve Aytekin Özen de yeşil renki kartal marka arabayla Ofis'e gittik. Patlayıcı siyah poşetin içinde konulmuştu. Patlayıcıyı harekete geçirecek mekanizma Aytekin Özen'deydi. Patlayıcı yerleştirmek için ben ve Ali Ozansoy gittik. Mustafa Özer'e ait aracın yanından geçerken, Ali Ozansoy patlayıcıyı arabanın altına bıraktı. Ardından Aytekin Özen'in yanını gittik. Aytekin Özen arabanın içinde, Mustafa Özer'in aracını görecek şekilde uzak kumandayı kullanarak patlayıcıyı patlattı. Ardından büyük bir gürültü oldu, alev yükseldi. Eylemden sonra hemen JİTEM'e gittik.'
Mumcu cinayetinde JİTEM parmağı
Gazeteci-yazar Uğur Mumcu'nun 24 Ocak 1993'te, evinin önündeki otomobiline konulan C-4 tipi patlayıcıyla yaşamını yitirmesi olayıyla ilgili Aygan, ilginç bilgiler verdi: 'Jandarma İstihbarat Grup Komutanı Binbaşı Cem Ersever Ankara'ya tayini çıktığında, orada Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanlığı'na atandı. Ankara'ya giderken, daha önce Bölge Valiliği'nden temin ettiği iki valiz dolusu uzaktan kumandalı patlayıcıyı da yanında götürdü. Cem Ersever Grup Komutanı iken konuşmalarında kendisi ve yardımcı Aytekin Özen arasında birkaç sefer Uğur Mumcu isimi geçti. Bunun rahat durmadığını ve icabına bakılması gerektiğini söylediler kendi aralarında. Bu olay olunca benim aklıma ilk önce onlar geldi. Onların yaptığı veya yaptırdığı geldi, kendisi bizzat yapmamış olabilir ama yaptırmıştır. Aynı patlayıcı kullanılmış olabilir.'
Yeni Ülke'yi Tilki bombaladı
image C-4 patlayıcıların ilk olarak Bölge'de denendiğini anlatan Aygan, Yeni Ülke, Medya Güneşi, Özgür Halk'ın aralarında bulunduğu birçok basın kuruluşunun JİTEM'e bağlı itirafçılar tarafından bombalandığını açıkladı. Aygan, 'Tayin çıkmadan önce 91 veya 90 sonrası idi tam hatırlamıyorum. Diyarbakır'daki postane civarındaki gazetenin bürosuna Hüseyin Tilki, (Hüseyin Tilki de o zaman JİTEM'de askerdi) adlı itirafçı tarafından bomba atıldı.'
Özgür Halk bombalandı
25 Haziran 1991 tarihinde İnönü Caddesi Tekkapı karşısında Temiz Ekmek Fabrikası üzerinde bulunan İnsan Hakları Derneği ile Özgür Halk Dergisi aynı gün bombalandı. Özgür Halk Dergisi temsilcisi Hasan Hüseyin Ebem, olaya ilişkin karakolda verdiği bilgide, 'Benim öğrendiğime göre, bomba bizim büronun kapısına bırakılmış. Bombalı patlama bize yöneliktir. Kimin yaptığını bilmiyorum. Bu olayın kontr-gerilla tarafından yapıldığını düşünüyoruz' dedi.
Bölge Kriminal Polis Laboratuvarı tarafından hazırlanan 26 Haziran 1991 tarihli Ekspertiz Raporu'nda olay yerinde alınan parçalar üzerinde kimyasal testler yapıldığına dikkat çekilerek, 'Yapılan bu test ve incelemeler sonucu olay yeri artıklarından alınan parçalarda patlayıcı madde atıklarına rastlanmamıştır' denildi.
Buna karşın Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görevlendirilen bilirkişi tarafından yapılan incelemede ise 6 ve 7'inci katlarda yüzde 80 hasar olduğuna dikkat çekildi. Bina için çıkarılan maddi hasar miktarı ise 81 milyon 868 bin 258 bin lira olarak tespit edildi. 26 Haziran 1991 tarihinde bomba uzmanları Yavuz Karaman, Rıfat Çalışkan ve Mermi Akdeniz tarafından hazırlanan raporda ise, Avukat Mustafa Özer'in arabasına konulan bomba ile Özgür Halk Dergisi'ne konulan bombaya ilişkin şu bulgulara yer verildi: '18 Haziran 1991 tarihinde saat 02.00 sıralarında Ofis Camii sokak üzerinde park halinde bulunan 21 AV 948 plaka sayılı araç altında meydana gelen şiddetli patlama ile bu olaydan elde edilen bulgu ve belirtiler, her iki olayın aynı kişiler tarafından gerçekleştirildiği kanaatini kuvvetlendirmektedir.'
1993 yılında Ankara'da Cem Ersever'in öldürülmesinin ardından bu patlayıcılar Yeşil'in eline geçti. Bu bölümün detaylarını ileride okuyacaksınız...
Musa Anter katledildi
image Aygan, 'Yeşil'in karıştığı en büyük olay yani tanık olduğum Apê Musa'nın öldürülmesidir' diyor. Apê Musa'dan sonra bu tür olayların durmadığını belirten Aygan, Cem Ersever'in bir gün kendisine, 'Kendimi kullanılmış gibi hissediyorum, devlet tarafından kullanıldığım psikolojisine girmişim, moralim çok bozuk' dediğini aktarıyor
Vedat Aydın cinayetinde aktif rol aldığını açıklayan itirafçı Aygan Musa Anter cinayetinin Ersever'in bilgisi dışında Yeşil ve ekibi tarafından işlendiğine dikkat çekmektedir. Aygan bu ilişkileri şöyle deşifre ediyordu: 'Şimdi gümrükte çalışan görevliler normal görevli değil. Mesela Ali Balkan Metel 1990 döneminde gümrükte görevliydi. Bu kişi istihbarata, JİTEM'e ve MİT'e çalışıyordu. Kuzey Iraklı yetkili ile görüşmek için yanına giderken gümrükte Ali Mete bizi ağırlıyordu. Cem Ersever Silopi'ye geldi; beni, Başçavuş Mazhar ve Ali Ozansoy'u yanında götürdü. Habur Sınır Kapısı'nda geçtik. Hogir ve diğerleri Zaxo'ya giderken kulübe gibi bir yerde kalıyorlardı. Orda onlarla görüşüldü. Hogir'ı örgütten ayrılmışsın, can güvenliğin yok, buradakiler seni örgüte satar şeklinde gözünü korkuttular. Şu vaatler de verildi: Eğer bildiklerini anlatırsa, kendisine işkence yapmayacaklarını, cezaevine de koymayacaklarını ve kendisi isterse Almanya'ya gönderebileceklerini söylemişlerdi. Hogir ilk başta tereddütlüydü. Fakat Hogir, Ali Ozansoy ve Başçavuş Mazhar tarafından ikna edildi. Bu şekilde Hogir Diyarbakır'daki JİTEM'e getirildi. Ardından Hogir ve Hamid Apê Musa olayında da kullanıldı.'
Yeşil sahneye çıktı 20 Eylül 1992'de Diyarbakır'da infaz edilen Özgür Gündem Gazetesi yazarı Musa Anter olayını Aygan, şunları aktardı:
'Yeşil'in karıştığı en büyük olay yani tanık olduğum bu Apê Musa'nın öldürülmesidir. O esnada Cem Ersever Ankara'da olmasına rağmen daha sonra kendisi ile birlikte öldürülen Neval Boz'la Diyarbakır'a geldi ve olayın olacağı gün Adıyaman bölgesine gitti. 'Nemrut Dağı'na gideceğim, oradaki grupları dinleyeceğim. Telsiz cihazı ile grup var mı yok mu tespit edeceğim' diyordu. Bu esnada da Yeşil, Musa Anter olayını JİTEM'de organize ediyordu. Tim Komutanı Savaş Gevrekçi, Grup Komutanı izinde olduğu için onun görevini de götürüyordu. Musa Anter olayında Hogir devreye sokuldu. Hogir kod adlı Cemil Işık ve Şırnaklı Hamid adlı itirafçı ile beraber partiden ayrılmışlardı.'
Apê Musa Hogir'i tanıyordu Hogir kod adlı Cemil Işık'ın PKK'den ayrıldığını ve daha önceden Apê Musa'yı tanıdığını belirten Aygan, 'Apê Musa Hogir'in partiden ayrılmasına üzülüyormuş, yeni de kendisiyle görüşmek istiyormuş. Apê Musa o zaman Hogir'in JİTEM'de çalıştığını bilmiyordu. Böyle olunca Hogir de Hamid'i görevlendirdi. Otele gönderdi, 'tamam de, Hogir senle görüşmek istiyor, seni bir yerde bekliyor, bir evdedir, seni yanına götüreceğim' diyor. Birincisinde başarılı olamamıştı. Hamid bir şey yapamamıştı. İkincisinde Land Rover ile biz hepimiz gittik. Ali Ozansoy JİTEM İstihbarat Grup Komutanlığı'nda Saray Kapı'da ana telsizin başında bekledi. Hogir'e de kalaşnikof verildi. Beni de Hogir'in yanına verdiler. JİTEM kimliğim ve silahım var diye. Herhangi bir durum olursa müdahale edeyim diye. Bizi köprü geçtikten sonra Silvan yolu çıkışına, yokuşa doğru bıraktılar. Yeşil, Mustafa Deniz ile biraz daha tepeye çıktılar; telsiz onlarda beklediler. Hamid de tekrar Otele Apê Musa'yı almaya gitti. Yani bir taksiye bindirecek ve bizim yanımıza getirecek. Hogir da onu orda vuracak' diye konuştu.
İtirafçı Hamid olayı gerçekleştirdi Sessiz bir bekleyişin sürdüğünü belirten Aygan, konuşmasına şöyle devam etti: 'Hogir de silahlıydı, akşam aradan zaman geçti, baktık gelen giden yok, iş uzadı yani. Hogir, 'bu işte bir iş var. Biz Yeşil'in yanını gidelim. Polis bizi yakalarsa daha kötü olur' dedi. Biz yürüdük, tabii yoldan değil de araziden gittik. Yeşil'in yanına gittik, biraz kaldık, bir baktık siren sesleri gelmeye başladı. Yeşil telsizi polis kanalına almıştı. Ortalık karıştı, 'aha' dedi bir şeyler olmuş, bir olay olmuş ama nasıl olduğunu bilmiyorum dedi. Ondan sonra Land Rover'e bindik, olayın olduğu yer doğru mecburen Silvan anayolu oradan geçiyor, oradan geçtik JİTEM'e gittik. Geldiğimizde Ali Ozansoy 'tamam' dedi, Hamid Apê Musa'yı vurmuş, olayı yapmış. Biraz sonra Hamid geldi. Hamid 'Tamam vurdum' dedi. Hogir 'Niye yanımıza getirmedin, niye bu iş yolda oldu' diye sordu. Hamid, 'Şüphelendiler, taksiye bindik, yanında yeğeni vardı' dedi. Seyrantepe'ye geldik, işte ben dedim ki, şurada şu falan dedim, onlar daima nerede diyorlar, baktım şüpheleniyorlar artık fazla gitmeyecek indirdim dedi. Hamid'in üzerinde bir 14'lu UMAN tabancı varmış, JİTEM'in verdiği. Orada onları indiriyor, kendi anlatımlarına göre, Apê Musa ile yeğeni onun arkasında yürüyorlar, o da sokağın içine yürüyor dönüp Apê Musa ve yeğenine ateş ediyor. Daha sonra kaçtığı yerde, silahı çöp tenekesine atıyor.'
Ersever kullanıldığını söyledi Apê Musa'nın öldürülmesinden sonra da bu tür olayların durmadığını belirten Aygan, 'Şimdi bu Cem Ersever Ankara'ya gittikten sonra arada bir Diyarbakır'a geliyordu, yani Kuzey Irak'ta görevlerle ilgili geçici görev alıp geliyordu. Diyarbakır'da bir gün postane civarında Dostlar Lokantası'nda otururken şöyle dedi: 'Ben kendimi kullanılmış bir orospu gibi hissediyorum, devlet tarafından kullanıldığım psikolojisine girmişim, moralim çok bozuk'' diye konuştu.
Gazetecileri Yeşil kaçırdı Musa Anter öldürüldüğü esnada polis telsizinden, 'İki şahıs silahlı saldırıya uğradı, bir ölü bir yaralı' anonsunun ardından Diyarbakır Söz Gazetesi muhabirleri gazete arabasıyla olay yerine giderler. Dağkapı istikametinden gelen gazeteciler üst yoldan içeri girip bir süre gittikten sonra önlerinde bir araç belirir. Gazetecilerin sellektör yapması üzerine araçtan inen kot pantolonlu, spor ayakkabılı bir kişi aracın yanına gelerek silahını çeker ve orada ne aradıklarını sorar. Bunun üzerine gazeteciler, polis telsizini duyup geldiklerini söylerler. Bu kişi öndeki araca giderek polis telsizinden yapılan anonsu söyleyince gazetecilere bizi takip edin, sizi olay yerine götürelim derler. Bir süre gidildikten sonra öndeki araçtan inen iki kişi Söz Gazetesi aracına binerler. Eli alçılı olan kişi aracı sürerken diğer kişi arka kısma oturur. Aracın şoförü ise steyşın arabanın bagajına biner. Ergani yolundan, Çermik'e doğru bir süre gidildikten sonra geri dönülerek önce Elazığ,'a gidilir. Diğer araç arkadan takip etmektedir. Gazeteciler bu üç kişi tarafından Malatya Gölbaşı'na kadar götürüldükten sonra serbest bırakılırlar. Gazetecileri serbest bırakan bu üç kişi daha sonra Adıyaman'a doğru yola devam ederler. Kaçırılan gazeteciler arasında bulunan Söz Gazetesi'nin muhasebecisi emniyette verdiği ifadede kendisini kaçıran eli alçılı kişinin yüz kısmının DBP Genel Başkanı Refik Karakoç'a benzediğine dikkat çeker. Aslında gazeteciler daha sonra gazetelerde gördükleri resimden kendilerini kaçıranın Yeşil olduğunun da farkına varırlar. 

Hiç yorum yok: