15 Aralık 2010

Soner Yalcin-Cem Ersever.IV.BÖLÜM VE ERSEVER KARSIMDA.

Ahmet Cem Ersever
IV.BÖLÜM VE ERSEVER KARSIMDA...
7 Haziran sabahi bürodayim. Hikmet Çiçek henüz gelmemisti. Masanin üzerindeki kitaplar dikkatimi çekti. Kürtler, PKK ve A. Öcalan ve Üçgendeki Tezgâh adli kitaplari daha önce de görmüstüm. Hatta Kürtler, PKK ve A. Öcalan kitabini satin da almistim. Bu kitabi almamin nedeni, Yeni Ülke dergisinin kitabi iki kez haber yap-masiydi. Kitabi MiT'in çikardigini, "Ahmet Aydin" adli kitap yazarinin takma isim oldugunu yazmisti.
Dergi, kitabin yazari Ahmet Aydin'in gerçekte, MHP Trabzon milletvekili Koray Aydin oldugunu iddia etmisti. Dergiyi yaniltan olay ise MHP milletvekili Koray Aydin'in 10 Subat 1992 tarihinde TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yaptigi konusmasiydi. MHP milletvekili Koray kitabin 4'üncü ve 5'inci sayfalarini sanki görüsü gibi okumustu!..
Hikmet Çiçek söyleyince dogrusu biraz hayiflandim. Kitaplari, Binbasi Ersever yazmisti!Kürtler, PKK ve A. Öcalan adli kitabi almistim. Elimdeydi. Binbasi Ersever'i arastirirken, takma isimle kitap yazdigi bilgisini de ögrenmistim. Ancak bu iki farkli olay arasindaki ilgiyi kuramamistim!


Hikmet Çiçek, Binbasi Ersever ile tanismasini anlatti. "Ersever'i sen arastirdin. Bugün telefonla arayalim, güzel bir görüsme yapalim" dedi. Aradik. Kizginligi geçmisti. Ögleden sonra büroya gelecekti.
Geldi. Aylarca pesinden kosmustum. Kaç kisiden "icraatlarini" dinledigim Kontrgerilla sefi Binbasi Ahmet Cem Ersever simdi karsimdaydi...
45

Orta boylu, gür biyikli, hafif sarisin, saçlarinin önleri sey-reklesmis. Gözlüklü. Bir arkadasi ile gelmisti; Ince uzun boylu, esmer, biyikli, iri siyah gözlü, Kürt sivesi ile konusan biriydi arkadasi. "Herhalde korumasi" diye düsündüm...
Ersever'e espriyle karisik "Aylarca sizi arastirdim, epey de bilgi topladim ancak sansiniz yüzünden bir türlü kapak yapamadik!" dedim. Güldü. "Niye o kadar emek harcadiniz, açip bana sorsaydiniz, size herseyi anlatirdim" dedi.
"Iste bu sansi simdi yakaladik" dedim ve sohbete basladik. Er-sever, "JITEM'in patronu bendim" diye söze basladi...
"JITEM'in Patronu Benim"
ERSEVER: Güneydogu'da 1981-1992 arasinda 12 yil çalistim. 1992'de Ankara'ya grup istihbarat sefi olarak döndüm. Sizler 2000'e Dogru'da arasira, JITEM'den söz ediyordunuz. Size gelip açiklama yapiyorlardi. JITEM'in kurucusu benim, patronu benim. Ayrilana kadar bu böyle devam etti. JITEM hakkinda bir takim spekülasyonlar yapiliyor, söylendigi gibi degil. Bundan emin olun. Bizim halkimiz istihbarat sözcügünü duyunca, hemen aklina CIA gibi, MOSSAD gibi seyler geliyor. Sunu söyleyelim: Bizim istihbarat teskilatlari bir CIA gibi, MOSSAD gibi veya geçmisteki KGB gibi olsaydi, bu isler basina gelmezdi. En azindan su Güneydogu meselesi bu devletin basina gelmezdi.
-Acaba, siz ve otuza yakin subay kendiniz mi emekli oldunuz yoksa emekli mi edildiniz?
ERSEVER: Basinda otuz kadar kisinin istifa ettigi yolunda rakamlar veriliyor. Sizden ricam, bu konuda herhangi bir rakam vermeyelim. Mart ayi personelin emekliye ayrilma zamanidir. Bu ayda, dilekçeler verilir ve dilekçeler kabul edilmek zorundadir. Bir de Agustos ayinda basvurular yapilir. Sayi 30'dan fazla ama bizle ilgisi yok. Beni destekledikleri veya dogru bir deyisle bizleri destekledikleri için ayrilanlarin sayisi da otuz degil. Ayrica bu otuz kisi biraraya gelip de anlasmis protestoda bulunmus da degil. Sizden ricam böyle bir rakama girmemeniz.
46

Kendi istegimizle dilekçelerimizi verdik. Normal prosedür uygulandi. Biz de asker ve sivil arkadaslar var. Siviller istifa ettiler. Benimki dogrudan emeklilik.
Gerekçemiz sudur: Ben, sahsen Türkiye Cumhuriyeti Devletinin PKK'ya iliskin faaliyetlerinde bir stratejisi olmadigina inaniyorum. Ben devletin belli bir makaminda, kademesinde bulunan bir kisi olarak, devletin üst kademelerine defalarca yazdim. Konumumuz üst kademelere çok çok yakindi. Düsüncelerimizin hemen hemen hepsini dile getirebiliyorduk. Ayrilmamin nedeni sudur: Bir; Türkiye Cumhuriyeti, teorik bir yetmezlik içerisindedir. Iki; PKK ile mücadelede örgütlenme yetersizligi içerisindedir. Üç; Bir Kürt realitesinden bahsedilir ama, bu Kürt realitesinden ne anlasildigi açiklanmamistir. Neler realitenin içerisindedir, neler disindadir? Bu açiklanmamistir. Diger bir konu, Celal Talabani. Çok açik seçik söylüyorum, bu adam bir siyasi fahisedir. Bu adamin kisiligi ve ne yapmak istedigi açikliga kavusturulmalidir.
Bir diger konu Türkiye Cumhuriyetinin stratejik ve taktik yetmezligi. Bir harekât konsepti yoktur. Bölgede bir gayr-i nizami harp var. Baslangiçta iki-üç eskiya gibi laflarla klasik eskiya hareketleriyle karistirilmasi veya Osmanli'nin son dönemleriyle, Cumhuriyet döneminin Kürt isyanlariyla mukayese edilmesi bu devletin hem stratejik ve hem de taktik noksanliklarinin göstergesidir. Eger gayr-i nizami harp varsa, siz buna uygun bir harekât konsepti belirlersiniz. Hatirladigim kadariyla 1984 yilinda Diyarbakir Kolordu Komutani Korgeneral Kaya Yazgan zamaninda bir konsept vardi. Dünyanin her yerinde gayr-i nizami harbe iliskin konseptler iki yilda bir degistirilir. Bizde ise hâlâ o eski konsept vardir. 1984'teki konsept sürüyor! 84'te sorunun algilanmasi farklidir. 93'te cereyan eden olaylar farklidir. Aradaki yillara baktigimizda 84-85'te "bir komsu ülke" derken bugün Suriye diyorsunuz, Irak, Iran, Ermenistan diyorsunuz. Bakiniz birseyler degisiyor, ama sizin konseptiniz hâlâ ayni. "Iki buçuk eskiya" diyordunuz simdi ise gerilladan bahsediyorsunuz.
47

Yanlisliklar...

—Siz 1984'te de var miydiniz?
ERSEVER: Evet, ben 1984'ten bu yana PKK'yla mücadelenin içindeyim.
Bir diger konu sudur: Istihbaratla icra birimleri arasinda kopukluk vardir. Diger konu: Bölgede faaliyet gösteren istihbarat birimlerinin durumudur. Bir diger konu: Köy koruculugu. Güvenlik güçlerinin Güneydogu'daki konumlanmasi yanlistir. Ne oldugu anlasilmayan bir itirafçilik yasasi vardir. Tamamiyla ne oldugu anlasilmayan, faili meçhul olaylar vardir. Bunlari kim yapmistir, nasil olmustur? Kuzey Irak'taki mevcut partiler; Kürdistâni Cephe meselesi vardir. Bölgedeki PKK'nin gücü, konumlanmalari vardir. Bir de Polis, Jandarma ve Asker koordinasyonsuzlugu vardir. Olaganüstü Hal Bölge Valiligi bu amaçla kurulmustur. Bu koordinasyonun varligindan kimse kolay kolay bahsedemez. Daha da önemlisi, 1992 Ekim ayinda Kuzey Irak'a yapilan harekâtin baslangici, cereyan tarzi ve bunun siyasi sonuçlari hiç konusulmaz.
Kuzey Irak harekâtinin bastan sona planlanmasinda, gerek Ta-labani gerekse de Barzani'yle birlikte ve rahmetli Esref Bitlis Orgeneralimle beraber, ben hem içerde hem de disarda Kuzey Irak'ta bulundum. Bir takim çarpikliklar, yanlisliklar gördük. Birkaç adam çikiyor ve benim devletimin yöneticilerine sahtekârlik yapiyor ve benim devletim de buna ses çikarmiyor. Hepsini teker teker açiklayacagim, konusacagim.
Soru su: Türkiye Cumhuriyeti ne yapmali?
Hersey ortada aslinda. Bir; kirsal kesimde taktik üstünlügü ele geçirecek. Iki; kentlerde taktik üstünlügü ele geçirecek. Burada yanlis anlasilmasin. Ele geçirmekten kastim, halka baski yapmak, demokratik haklari kisitlamak vs. degildir. Bunlar gereksizdir.Olaganüstü Hal bile gereksizdir. Devlet iki taktik üstünlügü ele geçirecek ve bunun arasina da yapi tasi harci, psikolojik hareketi koyacak; Vatandasla konusulacak. Ona derdini anlatacak, vatandasin derdini dinleyecek ve bu yapiyi saglamlastiracak. Dolayisiyla Kürt sorunuyla PKK sorununu birbirinden ayiracak.
48

Bu arada ben sunu da söylemek isterim; Bu konuda faaliyetlerime emekli olmadan önce basladim. Ayrilmadan önce bazi çalismalarimiz oldu. Bazi yayinlarimiz oldu. Ahmet Aydin adiyla bazi yayinlarimiz oldu. Bunlarda biz Türkiye'de neler oldugunu, neler bittigini yazdik. Oldukça açik olarak yazdik, üstü kapali birsey yok.
-Kitaplari kimin adina bastirdiniz?
ERSEVER: Ahmet Aydin mahlasiyla ben yayimladim. Eger ben Cem Ersever adini vermis olsaydim, Genelkurmay'dan izin almak zorunda olurdum. Bir asker olarak izin verilmeyecegini iyi biliyordum. Dolayisiyla Ahmet Aydin mahlasini kullandim. Bu kitaplar bayagi olay oldu.
Devletin, istihbaratin bu islerle hiç iliskisi yok. Keske olsaydi. Size sözün basinda söyledim, istihbarat teskilatlari öyle abartildigi gibi degildir.
Gazetecileri Kim Öldürdü?
-Güneydogu'daki gazeteciler niçin öldürüldü? Siz bölgedeki tüm istihbaratin toplandigi bir birimde görev yaptiniz...
ERSEVER: Gazeteci öldürülmeleri konusunda ben sunu söylemek istiyorum: Devlet, tedbir adina o bölgede getirmis oldugu seylerle o bölgede yetersiz kalmistir. Güneydogu Anadolu'da bugün PKK'ya ihanetin cezasi ölüm. Devlete ihanetin cezasi ise 15 gün gözaltidir. Güneydogulu bir vatandas olarak tercihinizi yapin. Yanlis anlasilmasin, ben devlet de öldürsün demiyorum. PKK'ya ihanetin cezasinin ölüm olmasi olayini ortadan kaldiralim diyorum. Vatandasin can güvenligini saglayalim diyorum. Ama bunu saglayamamisiz. Böylesi bir ortamda, kimi güçler ortaya çikiyor: Kimin kimi vurdugu belli degil. Yediden yetmise herkeste silah var. Bir insanin bu bölgede silahsiz gezmesi, yasamasi mümkün degil. Arazi anlasmazligi, toprak meselesi vs. benim bildigim, gördügüm yerlerde bu sorunlar halledilmemis. Davalar raflarda, sanki arkeoloji müzesi gibi. Kargasa var; Kimin kimi vurdugu belli degil. PKK gerçekten çok büyük bir katliam gerçeklestirmistir. Devlet va-
49

tandasini koruyamamistir. Bunu söyledigimizde 'her köye, her mezraya asker mi koyacagiz' diye soruyorlar. Koyamazsiniz, yapamazsiniz. Bunu bizde biliyoruz. Ama üç-bes kisi dediginiz eskiyanin sayisi bugün dokuz bini geçmistir. Üç bin gerilla da K.Irak'tadir. Toplam on iki, on üç bin yetismis gerilla! Böylesi bir ortamda vatandas sasirmistir. Buna hukuk dilinde ilhak-i hak deniyor. Ilhak-i hak olayi ile gazetecilerin ne ilgisi vardir, ne ilgisi yoktur bunu bilemem. Olaylari seziyorsunuz; 'bu su nedenle öldü' diyorsunuz.
Burada politik çikar pesinde olan bir takim insanlar var. Güya devlet yanlisi! Devlet yanlisi kavramini kabul etmiyorum. Devlet yanlisi, örgüt yanlisi kavramlari, biz bunu yanlis buluyoruz. Bunu protesto ediyoruz. Halka böyle yaklasilmaz. Halki kazanmak istiyorsaniz o halkin güncel sorunlarina pratik çözümler getirmek zorundasiniz. Peki, halkin güncel sorunu nedir: PKK baskisi ve terörüdür. Neden? PKK, halk tarafindan çikarilmis bir örgüt degildir. PKK'nin geçmisi bellidir. Baslangiçda, arkalarinda Bulgar istihbarati vardi, Suriye istihbarati vardi. Açik konusuyorum; Celal Talabani ise PKK'yi Bekaa'ya bizzat yerlestiren adamdir. Cemil Esat'la, Hafiz Esat'la görüsmeleri o yapmistir. Talabani KDP'nin o zaman Beyrut temsilcisidir. O yaman KDP'den ayrilmamisti. Iste bu olacak sey degildir. Ne demek simdi Talabani bizim devlet yanlisi mi?
Dagdaki teröristi ortadan kaldirin, vatandasin güncel sorununu çözmüs olursunuz. Bir örnek verelim; 1985-86. Bir karakola bir kilometre uzakliktaki köyü gerillalar basmis Sirnak'a bagli bir köy, Kürtçe adi Biryan, Geçitboynu Köyü. Basilan evde telsiz var, telefon var. Geceleyin, feryadi figan, bu insanlar cephanelerinin bittigini söylemistir. Çiglik atmistir, bunu herkes bilir. Kimse de kilini kipirdatip Biryan Köyüne yardima gitmemistir. Sonuç; Yanlis rakam vermeyeyim alti-yedi ölü, bir o kadar da yarali. Bir veya iki kisi kurtuldu. Kurtulan Ahmet Seyrek adinda biri vardi, onu da daha sonra vurdular, devletin adamiydi. Simdi bu sartlarda vatandas devletten yana mi örgütten yana mi olur? Siz yardima gitmiyorsunuz, ancak ertesi gün sabahleyin gidildi. Siz vatandasin can güvenligini saglayamiyorsunuz ki. Kalkip da kimse, 'o olay öyle olmadi' diye
50

söylemesin. Öyle oldu. Kalkip gidip köylülere sorariz. Orada anlatirlar. Ben yalnizca bir tanesini örnek verdim. Nusaybin, Akarsu, Istili'de koca bir Jandarma karakolu vardir. Üç yüz metre uzaginda da bir köy. Orada itirafçi bir kiz vardi. Soyadi Elmaslar. Örgüt gelmistir, koyun bogazlar gibi herkesi kesmistir, sonrada çekip gitmistir. Akarsu Köyü artik devletin yaninda olur mu? Baski ve korkudan dolayi örgütün yanina gider. PKK bu sekilde, Kürt halkini temsil ettigini kamuoyuna duyurmaktadir. Halk Abdullah Öcalan'a 'kardesim git, halkimizi savun, örgüt kur' dememistir.
Hizbullah
-Geçen yil MIT Müstesari Teoman Koman'in emekli olmadan önce basina bir yemegi olmustu. Hizbullah'i sormustuk. Söyle bir açiklamada bulunmustu: 'Hangi Hizbullah? Bir Iran'daki Hizbullah vardir. Bir de PKK'nin baskinlarina karsi kendini koruyan, dini inançlari kuvvetli vatandaslar vardir.' Siz Hizbullah 'i nasil degerlendiriyorsunuz ?
ERSEVER: Koman Pasa'ya katiliyorum. Hizbullah ne? Ilk Iran'da çikmis daha sonra Lübnan'da üstlenmis. Iran Islam Devriminin ihracina yönelik dini, askeri bir örgütlenme. Hizbullah deyince ben bunu anliyorum. Bir de 'Hizbullahi Kürdistani Irak' var. Irak'taki Hiz-bullah'in basinda Barzani'nin kayinpederi vardir. Bunun Türkiye'de Hizbullah adi altinda faaliyet gösterdigi iddia edilen örgütle bir iliskisi yoktur. Bunlarin PKK ile iliskisi vardir. Öcalan,'son günlerde çok kisiyle pek çok ittifaka giriyor. Çünkü dönemin taktigi bunu gerektiriyor. Zaten Abdullah Öcalan için dönemin taktigi gerektirmistir; 'silahi biraktim' demistir. Avrupa'dan müsahidler çagirmistir. Benim devletim de, 'Abdullah Öcalan silahi birakti' diye sevinmistir. Benim en sagda taninan yazarlarim bile, 'Ne güzel Sirnak'ta askerler postallari çikarip, daglarda rahatlikla yatabiliyor' diye makaleler yazmistir. Benim bunlara aklim ermiyor! Bir kavram kargasasi var. Kimse ne yaptigini bilmiyor.Koman Pasa'nin dedigine gelelim; Dogru söylemis Hizbullah falan yok. Bu adi yakistiranlardan biri de sizsiniz. 2000'e Dogru'da Hizbul-kontra diye ilk siz yazdiniz. Ikincisi, Yeni Ülke. Üçüncüsü, bizzat PKK'nin cephe teskilatlari bu ismi çikardi; 'Hizbullah'. Gerek arazi anlasmazligi, gerek namus, gerekse ilhak-i hakta olsun, birbirlerini öldüren insanlara veya insan gruplarina ki bu devletin otoritesinin olmadigini gösterir. Kontrol edemiyorsunuz, hakim olamiyorsunuz. Herkes birbirini öldürüyor. Toplumda bazilari bu cinayeti isleyenlere Hizbullah diyor.
-Vedat Aydin cinayetinden sonra bölgede faili meçhul cinayetler tirmandi. Iki sene içinde alti yüze yakin insan öldürüldü.
ERSEVER: Artik halk bikmis. Kiminin babasi, kiminin kardesi öldürülmüs. Vedat Aydin'i, sizin muhabiri sonra konusalim...
Örgüt yapisini bir de söyle ele alalim: Bir: PKK'nin eli silahli gerillasi, daga çikmis, kim oldugu biliniyor ya da bilinmiyor. Yüzde 90'i biliniyor. Bunlarin kim olduklari devletin arsivlerinde var. Diger kesim, sehir gerillasi. Üçüncü; milis dedigimiz kesim. Milis kesim, hem kirsal kesimlerde hem de sehirlerde var. Sonra sempatizanlar geliyor. Halk burada kimin ne oldugunu biliyor. Kim gerilla, kim milis.
Vatandasin devletten ümidi kestigi bir dönem. Vatandas için, hukuk dilinde ilhak-i hak dogmus. Silah aliyor, vuruyor. Birikmis sorunlar 91 yazinda patlak vermeye basladi, ideolojik kan davasi yani.
MUSTAFA DENIZ*: Bundan önceki olaylarda da sürekli insan ölüyordu Dogu'da. Asiret kavgalarinda insanlar ölüyordu. Asirlar boyunca süren olaylar vardi. Ancak hiçbir asiret kalkip da devlete gidip benim kardesimi vs. su adam vurdu demez. Kendisi halleder. Kendi meselesini kendi çözmüs.
-Yani bu eylemler, Hizbul-kontra denilen devlet destekli bir gücün eylemleri degil mi?
ERSEVER: Bu eylemler bir organizasyon isi degildir. Bakin ben kendi meslek bilgime göre anlatayim. Organizasyonda nasil adam öldürülür, ben size söyleyeyim. Olaylar zincirleme birbirine bagli
* Binbasi Ersever ile yaptigimiz görüsmede yaninda bulunan sahsin "Mustafa Deniz" oldugunu çok sonra ögrendik.
52

olmalidir. Olay sonucunda biri öldürülünce örgüt bir darbe yiyecektir. Onun yoklugu örgüte yikim olacaktir. Bugüne kadar öldürülenlere bakiyorsunuz, bunlar örgüte bir sey kaybettirmemis. Tersine örgüte çok sey kazandirmis. Vedat Aydin'in öldürülmesiyle örgüte katilimlar artmistir. Sizin gazetecilerin öldürülmesiyle bir sempatizan kitle yaratilmistir. Eger bunlari var oldugu söylenen, hayal edilen Hizbul-kontra yapiyorsa, bunda bir devlet katkisi varsa ve devlet terörle mücadele ettigini söylüyorsa, burada bir çeliski vardir. Bu tür organizasyonlara devletin kesinlikle girmemesi gerekir. Çünkü kendisine puan kaybettiriyor. Kitleyi, öldüren tarafin üzerine gönderiyorsunuz!
-Ama bu cinayetler ayni zamanda kitleleri yildirmak için yapilmiyor mu?
ERSEVER: Yildirma nasil olur? Devlet nasil adam öldürür? Bir iste devlet parmagi varsa, adami öylesine öldürürsünüz ki, her gün bir kisiyi öldürürsünüz. Bu iste devlet parmagi varsa öyle yaparsiniz.
-Asagi yukari öyle olmadi mi ? ERSEVER: Ama birbirine bagli insanlar öldürülür. Bunun dünyada örnekleri var. Türkiye'de olmadi. Her gün bir cenaze töreni yapamazsiniz. Cenaze törenlerinde katliam yaparsiniz, mezarini havaya uçurursunuz. Kitleyi oraya çeker, kitleyi yildirirsiniz. Bu tür ey lemler yaparsiniz. Böyle bir organizasyon yok ki ortada! O halde bu tür öldürmeler münferittir. Ferdidir. Illa bir islami güç araniyorsa bölgede bunlardan bir ikisi bu isi yapiyorsa, ordaki tüm kitleyi suçlamak haksizlik olur.
"Siddete Hayir!"
-Bu savas su anda hangi asamada? Devlet yenilmis midir?
ERSEVER: O devletin ne yapmak istedigine bakmak lazim. Meselenin özüne inmek lazim. Bu olay ne; adim koymak lazim; PKK ayri Kürt sorunu ayridir. Zamaninda dogru söyleyenler dokuz köyden kovuldular. Örnegin Orgeneral Ismail Selen...
53

—Belen'le konusmustuk. 'Bu isler siddet yöntemiyle olmaz' diyordu.
ERSEVER: Ben siddetle olur demiyorum. Hayir, hayir yanlis anladiniz. Devlet yetersizdir diyorum. Ama siddeti kullanmadigi için böyle konusmuyorum. Bu tür olaylar siddetle bastirilmaz. Devlet siddet kullanirsa en büyük hatayi yapmis olur. Aslinda Türkiye tarihi hatalar yapmistir.
Iki örnek vereyim: Bu iki olaydan Türkiye'nin ders almasi gerekirdi. Devlete bu örnekleri hatirlattigimiz zaman, Türkiye Vietnam da, Küba da degil' dediler bize. Yapmayin, örnek alin. Evet, Küba degil, Vietnam da degil, biz de Amerikali degiliz Güneydoguda. Su meseleyi bir düsünün bakalim.
Sene 1984: Bu adamlar gökten zembille gelmediler. 15 Agustos Eruh ve Semdinli baskinlari oldu. Semdinliye 30-40 militan geldi. Uzaktan söyle tarayip roket attilar. Devlet ne yapti? Semdinli Tabur Komutanini emekli etti. Tedbirsizlik ve dikkatsizlikten. Ertesi gün Eruh saldirisi oldu. 46 kisiyle saldirdilar. Eruh Bölük Komutani emekli edildi. Eruh Bölük Komutani zaten izindeydi! Ancak yine de emekli edildi! Simdi her saldiri da adamlari emekli edecekseniz, o bölgede görev yapanlarin tümünü emekli etmek gerekir. Çünkü basilmadik yer kalmadi. Daha dün Sirnak. Gelin Sirnak Komutani Mete Sayar'i emekli edelim! Zihniyet yanlisti yani.
Bu saldirilar gökten zembille yapilmadi. Gerilla faaliyetinin geçmisi vardi. Yillarca bu bölgede çalistilar. Kuzey Irak'tan geldiler, Suriye'den geçtiler. Kesiflerini yaptilar. Üs bölgelerini tesis ettiler, üs bölgesi adi bile suçtu bizim literatürde. 'Vay üs bölgesi olur mu?' Yahu niye olmasin, bu askeri bir faaliyettir. Gayr-i nizami harp bu. Peki olmaz dedik.
O tarihte, Vietnam örnegi var dedik. Fransizlar Dien Bien Fu savasindan sonra Vietnam'dan çekildiler, yerine Amerikalilar geldiler. Sunu yaptilar, bunu yaptilar. Küçük birlikler halinde Vietnam'a yayildilar. Vietkong Amerikalilarin küçük birliklerini teker teker vurmaya basladi. Bakin su söylediklerimi Türkiye ile bagdastirin. Belki ben olaylarin çok içerisinde oldugum için kendime göre degerlendirip dar olarak anlatabilirim. Bazi seyleri sormanizda fayda var. Ame-

rikalilar, küçük birlikler vurulunca bunlari daha büyük birlikler haline getirdi. Merkezi üsler kurdu, dolayisiyla alan açildi.Yani küçük birlikler ortadan kaldirilinca, gerillanin yayilmasinin alanlari açildi. Bu alana Vietkong yerlesti, filizlendi. Ardindan orta büyüklükteki Amerikan kuvvetleri vurulmaya basladi. Amerika onlari da çekti, büyük birlikler olusturdu. Ancak sonuçta Amerika savasi kaybetti. Bu büyük bir taktik hataydi...
Ikinci örnege geçmeden önce biz ne yaptik ona bakalim; Demokratik devletin üç organi var; Yasama, yürütme ve yargi. Yasama Ankara'da, yürütme ve yargi kirsal kesimde jandarma karakoluna kadar uzanir. PKK önce jandarma karakollarina vurmaya basladi. Yani yürütme ve yargiyi vurmaya basladi. Biz hemen karakollarimizi kapattik, etrafina hendekler açtik, kum torbalari koyduk, dikenli tellerle çevirdik. Vatandas karakola yanasamaz oldu. Orada görev yapan personele de bu savasin gayri nizami savas baslangici oldugu söylenmedi. Tersine 'iki buçuk eskiya' edebiyati yapildi. Halk o dönemde çok iyi hatirliyorum, akin akin bize geliyordu, bilgi vermek için. Karakollarin bosaltilmasi, devletin belli merkezlere toplanmasi, kirsal kesimdeki vatandasi sahipsiz birakti. Tipki Vietnam'da oldugu gibi. Devletin büyük taktik hatasidir bu.
MUSTAFA DENIZ: O dönemde vatandas gelip, 'adami vurdum, gelin alin' diyordu karakola. Devlete o kadar yakindi yani...
"Koruculuk Ucube Bir Teskilat"
-Köy koruculugu kurumu nasil ortaya çikti? Devlet bu örgütlenme ile amacina ulasti mi?
ERSEVER: Bu vatandaslar kendisini nasil korusun? Nasil yapip da bu vatandaslari silahlandiralim' diye düsünülmeye baslandi. Bir teskilatlanma düsünüldü. Mevcut Köy Kanununa bir madde ekleyip Köy Koruculugu denilen ucube teskilat ortaya çikarildi.
Bu teskilat bence prematüredir. Erken dogumdur ve ayni zamanda bir ucubedir. Gayri nizami savasta bu tür teskilatlar yapilir, halk silahlandirilir. Ama devlet önce bu tür alanlari temizler, güvenligini
55

tesis eder, ondan sonra halki silahlandirir ve 'güvenligini koru' der. Gerilla oradayken yapamaz bunu. Yaparsaniz, iste su andaki köy koruculugu teskilatina dönersiniz. Nedir su andaki köy koruculugu teskilati?
Her ay milyarlarca lira bacasiz fabrika adi altinda bunlara gidiyor. Bunlar PKK'ya mühimmat destegi yapiyor. Geçici Köy Korucularina (GKK) verilen tüfeklere, fiseklere 'GKK' damgasi basilsin. Eger bu GKK basili mermiler, tüfekler PKK'da çikarsa, GKK, PKK'ya yardim ediyor demektir. Biz daha bu GKK damgasini basamamisiz. Bunlar köylerinde birbirine sirtlarini dönemeyen adamlar. Bunlarin, PKK gibi kurnaz, siyasi ve askeri bir organizasyona karsi mücadele etmesi isteniyor. Korucular arasinda samimi olarak PKK ile dövüsen yoktur demiyorum, vardir. Ama 40 küsur bin köy korucusundan, bunun sayisi bini geçmez. Geri kalan hiçbiri ise yaramaz.
Köy koruculari birbirlerine güvenmezler, birbirlerine hasimdirlar. Bunlarla PKK'ya karsi mücadele edilir mi? Edilmez. Etmiyor zaten. Ne yapiyor bu sefer, aldigi silahi köyde hasimina karsi kullaniyor.
Bini dövüsüyor dedim, geri kalan 39 bini ne yapiyor? Bu olay bölgenin asiret reislerinin, valisine jandarma komutanina, emniyet müdürüne karsi yapilan, 'Bölgemde su kadar adami silahlandirdim' yarismasindan baska bir sey degildir. Adam paranin tadini almis, devletten silahi da kapmis, Mis gibi oturuyor, hiçbir sey yapmiyor, parasini yiyor. Yok efendim ekonomik girdiymis. Hadi Canim sende! Organizasyon yanlis yapilmistir.Gelelim ikinci örnege; Küba...
Küba Devrimi
Ne olmustur Küba'da? 1957-58 yillarinda gerilla yogun bir sekilde Sierra Maestra bölgesindeki halkla iç içe geçmistir. Batista rejimi gerilla ile basedemeyecegini görünce, bu köyleri toplamis, büyük yerlesim birimleri kurmustur. Bu kez eylemler büyük yerlesim birimlerini de kaplamistir. Batista bunu görmüs, yerlesim birimlerini dagitmaya çalismis ama is isten geçmistir. Ve Küba devrimi gerçeklesmistir.
56

Buradan da ders almak gerekir. Bizde ne oldu? Bir takim faaliyetler sonucunda bazi köyler bosaldi. Bu insanlarin tümü, Sierra Maestra örneginde oldugu gibi, gerillayla su veya bu sekilde temas etmis insanlardi. Yalnizca Cudi, Gabar degil, artik Sirnak, Cizre, Si-lopi Türkiye'nin Sierra Maestra'lari gibi olmustur.
-Yani yalnizca karakollar degil, köyler de bosaltmaya zorlandi. Merkezi bölgeler olusturmak için...
ERSEVER: Hayir, devletin 'sen bu köyü bosaltacaksin' diye bir baskisi yoktur. En azindan ben duymadim. Istihbarat grup komutanligi yapmis biri olarak bunu bilmemem mümkün degil.
-Yüzlerce köyün, mezranin kendi istekleriyle mi bosaltildigini söylüyorsunuz?
ERSEVER: Gidip sorarsaniz 'beni zorladilar' diyecekler. 1987-88'lerde yavas yavas göçler basladi. Örnegin Uludere bölgesinden Sirnak'a dogru çekilme basladi. Dag tas asker doldu, operasyonlar yapiliyor; ama gerilla kizini, oglunu götürüyor. Sonra da devlet gelip bunun hesabini köylüden soruyor. Köylü ne yapsin?Olaylar sürdükçe Cizre, Silopi, Sirnak, Nusaybin, Dargeçit orta yerlesim birimi haline gelmeye basladilar. Bunlar toplumsal olaylarin çok yogun oldugu yerler. Bunlar Sierra Maestra olmus.
Ben sunu açikça belirtmek istiyorum: Politika tamamen yanlistir. Ortada daha strateji yoktur. Bu nedenle uygun taktikler de üretilmemektedir.
"Türkiye Tezgâha Gelmistir"
-Sizin istifaniz Bingöl olaylarindan sonra mi, yoksa ateskesten sonra mi?
ERSEVER: Mart ayidir. Istifama kuskusuz Bingöl olaylari da neden olmustur. Devlet daha kendi sevk ettigi askerinin adini bilmiyor. 'Öldürülen erlerden bazilarinin kimligi tespit edilmemistir' diye açiklama yapiliyor. Olmaz öyle sey... Konakçi noktalari vardir asker intikallerinde. Bir yerden bir yere ismen, cismen evrakla teslim alinir, teslim edilir. Bu bile edilmemis. Asil istifamin nedeni Kuzey
57

Irak harekâtidir. Bugün 7 Haziran 1993 Türkiye'sinde durum neyse, bunun sebebi 92'de yapilan Kuzey Irak harekâtidir. Bu harekât yanlistir, bilinçsizdir. Türkiye örgütsüzlükten bilgisizlikten tezgâha getirilmistir.
Bakin iki tarafda çok kayip verdi. Ben Kürtleri kardesim olarak kabul ettim yillarca. Ari irktandir, Turani irktandir... Ben Turani olarak kabul ediyorum. Kürtlerle ayni irktaniz. Dillerinin farkli olmasi, ayri irktan olmasini gerektirmez. Biz bugün Özbeklerle, tercüman araciligiyla konusuyoruz. Onlar Türk degil mi? Irk derken sunu belirteyim: Bugün dünyada kan esasina dayali saf irkçilik yapmaniz mümkün degildir. Türkler, 72,5 milletle karismistir. Bir kültür söz konusudur; Anadolu kültürüdür bu.
"Irkçiliga Karsiyim"
- Irk açisindan bakmayi mi reddediyorsunuz?
ERSEVER: 21. yüzyilin esiginde insanlara irk açisindan bakmak mümkün degil. Karismisiz.
Türkiye'de ki hadise bana göre sudur: Biz 8. yüzyilda Müslüman olduk. Türkler Müslüman olduktan sonra, Islamiyet adina Anadolu'ya o pislik Arap kültürü getirilmistir. Türk milleti Arap kültürünün etkisinde birakilmistir.
- Islamiyet zaten Arap kültürü degil mi?
ERSEVER: Islamiyet ve Arap kültürü çok ayri bir olay. Benim Tanriya inancim var. Islam hakkinda fazla kapsamli olarak konusabilecek konumda ve durumda degilim. Bilgilerim yetersiz olabilir. Ancak bunu rahatlikla ifade edebilirim. Ben Türk milletinden peygamber çikmadigina seviniyorum. Çünkü Tanri, peygamberlerini, nizamindan çikmis, yolundan çikmis, kokusmus insan topluluklarina göndermistir ve tüm peygamberler Araptir. Bütün peygamberler Ortadogu'da Sami irkindan çikmistir. Islam kültürü ile Arap kültürünü bagdastirmamak gerekir. Ikisi ayri olaydir. Arap kültürü kokustugu için bu peygamberler oraya gönderiliyor. Bunlarin bu yozlasmis yapisi düzeltsin diye gönderilmistir. Iste bize bir takim
58

kisiler Islam adina yozlasmis Arap kültürünü enjekte etmistir, topluma vermistir, bu bir. Ikincisi Istanbul'un fethi ile beraber getirilen Bizans kültürüdür. Bizans'in kültürü bozulmasaydi zaten Bizans, Dogu Roma ayakta kalirdi. Insan topluluklarini ayakta tutan bence en önemli faktörlerden bir tanesi kültürdür. Eger sizin kendinize özgü bir kültürünüz yoksa siz ayakta kalamazsiniz. Sizi sömürürler, ezerler yok ederler. Iki faktör yani Islam adina getirilen yoz kültür ile 15. yüzyildan itibaren kokusmus Bizans kültürü karisimi içerisinde Anadolu insani kivranip duruyor yillardir. M. Kemal Atatürk gerçek benligine, gerçek kimligine, kültürüne kavusturmak istemistir. Fakat onun ömrü yeterli olmamistir. Olay budur.
"Kuzey Irak Operasyonunun Koordinasyonunu Ben Yaptim"
-Kuzey Irak harekâtinda taraflarin kaybi ne kadardi, sizin rakaminiz nedir?
ERSEVER: Abdullah Öcalan'in da bu konuda açiklamalari var. 80 civarinda pesmerge öldü. 72 tanesi KDP'nin, 8'i kazaren ölmüs ya da Talabani'nin adamlaridir. PKK'nin 900 civarinda yaralisi vardir. Harekât sirasinda bizzat Abdullah Öcalan'in kendi agzindan konusmalarini da takip ettik -tüm PKK savasçilarinin basindaki o komutanlarin adamlariyla konusmalarini da takip ettik- PKK'nin kaybi 1500-2000 civarinda, bunlar kayiplarla beraberdir. Telsizlerden dinledik bunlari. 4000 civarinda kayip var Talabani ve Bar-zani kuvvetleri de dahil. Türk askerlerinin kaybi ise 25-30'u geçmez. PKK'nin firar edenlerle birlikte kayiplarina 4000-4500 diyebiliriz. PKK'nin kaybi bu. Bazi kamp bölgelerinde agziniza islak havlu takmadan giremiyordunuz kokudan. O kadar ceset vardi.
MUSTAFA DENIZ: Yüzlercesini de kendileri öldürttü.
ERSEVER: Su bombardimanlardan ziyade toplu mezarlarda elleri arkadan baglanmis...
MUSTAFA DENIZ: Gözleri bagli ERSEVER: Isbirlikçi veya ikametçi veya dönek olanlar var deniyordu. Telsizlerden takip ediyorduk.
59

"Kuzey Irak Harekâti Fiyaskodur"
-Bu sayilarla harekâti nasil basarisiz görüyorsunuz?
ERSEVER: Savas siyasetin baska araçlarla devamidir. Dünyaca ünlü strateji uzmanlarinin söyledigi budur. Kuzey Irak'ta son sinir ötesi operasyonda pesmergelerin koordinasyonunu yaptim. Emir komutalarini yürüttüm. Kuzey Irak harekâti sonuçta politik bir basarisizliktir. Çünkü askeri amaçli bir harekâtin sonunda kesin zafer beklenir. Zafer PKK'yi Kuzey Irak bölgesinde yok etmektir. Ama böyle olmadi.
-PKK'nin bu kadar kayip vermesi neden ?
ERSEVER: Ordu Türkiye'de yapamadigini orada nasil yapti? Burada PKK'nin çok büyük bir hatasi vardi. Öcalan, reddediyor ama 2 Ekim'de pesmerge saldiriya geçtiginde Suriye'nin bir köyünden telsizle emir verdi. Botan Eyalet Karargâh Komutani Cemal kod adli Murat Karayilan'a verdigi talimat su, 'Düsmanin saldirdigi bölge Botan-Bahdinan savas hükümetinin kurulacagi bölgedir. Bu bölge bizim için çok önemlidir. Var gücünüzle bu savasi yerin. Cephe savasi verin.' Daha sonra bunu inkar etti. 'Ben cephe savasi emri vermedim' dedi. Bu emri Karayilan'a, Osman Öcalan'a iletirken biz duyduk.
MUSTAFA DENIZ: Bugüne kadar söylediklerini yalanlamasaydi, Apo zaten ayakta duramazdi. O kadar kadroyu da öldürtmezdi. Çünkü, 'böyle demedim, kadro yanlis yapti' demistir hep. Ve kadrolarinin 'hata yapti' diye kafasini koparmistir. Kafasini kopartmazsa hesabin kendinden sorulacagini bilir.
ERSEVER: Öcalan hatalari hep kadrolarin üzerine yikmistir. Ayakta kalmasinin nedeni de budur. Öyle bir parti düsünün ki, partinin merkez komite üyelerinin yüzde 85-90'i ayni örgütte hain ilan edilsin. Ben bunu bizzat Murat Karayilan'a harekât sirasinda telsizle söyledim: 'Apo agziyla konusma. Bir gün sende suçlanacaksin' dedim. Merkez Komite üyelerini seçen Abdullah Öcalan degil mi? Demek ki, Öcalan, hep hainleri seçmis!
Gelelim tekrar harekâta: Kuzey Irak harekâti siyasi açidan tam bir fiyaskodur. Içinde bulundugumuz duruma getirmistir. Nasil ge-
ni,

tirmistir? 1992 yilinda Celal Talabani Türkiye'ye geldi. Talabani'yi, bu muhteremi, ben çok iyi tanirim. Harekât öncesinde ve sonrasinda kendisiyle uzun uzun görüstüm, evinde misafir kaldim. Harekât öncesi ve sonrasi çok seyleri görüstük.
"Tezgâhi Amerika Planliyor"

- Talabani kimin adina hareket ediyor?
ERSEVER: Simdi bütün bu tezgâhlar, Amerika tarafindan planlanir. Ingiltere'ye ihale edilir. Ingiliz istihbarati da bu isleri yapar. Açikçasi budur. Bunu her subay bilir.
MUSTAFA DENIZ: Askeri uygulamacisi Amerika'dir.
ERSEVER: Siyasi uygulayicisi Ingiltere'dir. Istihbarat isinde Ingilizler para verip insanlari satin alir. Talabani'nin Ingilizlerle-Amerikahlarla iliskisi var.
Burada biraz Talabani'den söz etmek istiyorum: 1934 yilinda Süleymaniye'de dogdu. Hukuk Fakültesinden mezun oldu. 1950'li yillarda Irak Komünist Parti'sinin içinde yer aldi. 1958 yilinda askeri darbe sonrasi Molla Mustafa Barzani'nin Irak'a dönmesi üzerine Kürdistan Demokratik Partisi içinde bulundu. Dönemin KDP Genel Sekreteri Ibrahim Ahmet'le Barzani'ye karsi sol muhalefet yapti. 1966 yilinda Irak yönetiminin yaninda yer aldi. Uzun yillar Irak yönetimi ile isbirligi yapti. 1970'de Barzani'nin Irak yönetimiyle anlasmasi üzerine tekrar KDP'ye geçti. 1974 yilina kadar KDP'nin Ortadogu temsilcisi olarak Beyrut'ta yasadi. PKK'nin Bekaa'ya yerlesme yillari Talabani'nin bu dönemine rastlar.
1975'te Barzani'nin yenilgisinden sonra 'Saddam'in demir yumrugunu selamlarim' baslikli bir bildiri yayimladi. Bu bildiri meshurdur. 70'li yillarda bu sefer Çin ve Mao hayrani kesildi. 75'te Latin Amerika gerillaciligini savundu. 80'lerde ise Avrupa türü sosyal demokrasi yanlisi olarak göründü. 1990'larda ise bu sefer, Amerikanin 'Yeni Dünya Düzeni'nin propagandistligini üstlenmis durumdadir.
61

Talabani degisik zamanlarda degisik güçlerin hizmetinde bir politikacidir. Ben onu siyasi bir isportaci olarak tanimisimdir. Talabani son yillarda Ankara'yi yol geçen hanina çevirdi. Kimin emrinde, kimin adina hareket ettigi, bugün hangi misyonu temsil ettigi sirdir. Türkiye Talabani'yi 'bölücü terör belasindan kurtaracak kisi' olarak görüyor. Talabani aslinda Ortadogu'daki bölücü faaliyetlere yüksek manevi gücü kazandirmada kullanilan bir masadir.
Daginik Kürt potansiyelini bir noktada, bir çati altinda toplayarak bir hedefe yöneltmek isteyen 'Yeni Dünya Düzeni' savunuculari bu is için, Celal Talabani'ye kaliteli bir eleman gözüyle bakiyorlar. Celal Talabani'de bu konudaki cehaleti, yetmezligi sonuna kadar kullaniyor. Ve adeta tencereyi kedi kuyruguna takmaya çalisiyor.
Simdi buraya nasil geldigini söyleyecek durumdayim: 12 Eylül'de PKK'nin adamlarini, Talabani'nin Bekaa'ya yerlestirdigini biliyoruz. PKK Filistinlilerle degil Talabani ile iliski içindeydi. Talabani Apo ile Barzani'yi bulusturarak K.Irak'a girmesine de yardimci oldu. Sonra PKK'nin K.Irak'a dayanarak neler yaptigini gördüler. Kisaca PKK'nin yurt disina çikmasindan K.Irak'a yerlesmesine kadar Talabani hep basrolde oynamistir. Son dönemler de Talabani PKK'yi desteklemekten vazgeçmedi. Ancak PKK vasitasiyla K.Irak yönetimine yönelik TC'nin engelleme politikasini dengelemek istiyordu. Bunu da basardi. 92'de federe devleti ilan ederken KDP pesmergelerini PKK kamplari üzerine gönderdi. Bunlar genis bir senaryonun parçalaridir.
PKK, 1992 yilini 'atilim yili' olarak gösterir, bana göre ise 92, PKK'nin askeri ve siyasi bir kriz içine girdigi yildir. PKK bu krizi yeni bir atilima dönüstürmek istedi. Talabani bu oyunda basrolü oynadi.
Öcalan'in karargâhini Sam'dan Erbil'e götürmeyi Türkiye Dev-leti'ne Talabani önerdi. 'Gelsin benim kontrolümde olur. Türkiye'ye yönelik terörü de önlerim' dedi. Benim aklim ermedi ama Türkiye bunu kabul etmedi. O dönemde Talabani Özal'in yanindan ayrilmiyordu. Talabani kimlerin vasitasiyla Özal'in yanina gelmisti, bazi 'misyoner danismanlari' var, gazeteciler. Onu siz de biliyorsunuz. Talabani bu konusmalardan sonra, askeri kesime gitti.
62
Kürt Liderlerle Gizli Görüsme
Talabani ne yapmak istiyor? Talabani'nin aslinda Kuzey Irak'ta fazla gücü yok. Silahli kuvveti yok. Bunun esi bayagi akilli bir kadindir. Kayinpederi Londra'da oturur. Fikir babasi odur. Lond-ra'daki kayinpederi enterasandir. Talabani'yi ara sira Amerika, Ingiltere kulagindan tutar kaldirir. Türkiye adam yerine koyar. Talabani böyle ayakta kalmistir. Talabani, Kuzey Irak'ta Mesut Bar-zani'nin KDP'sine karsi bir güç olmak ister, adama ihtiyaci vardir. KDP hep birinci parti olmustur, gücü vardir. KDP ile denk güç olmak ister. Sonra süreç içerisinde KDP'yi ortadan kaldirmak isteyecektir. Sayisi onbinlere varan bir PKK gücünü yanina çekmek istemesinin .amaci budur. Türkiye'ye karsi sürekli Apo kartini oynamak ister. Bu nedenle de Apo'yu iyice ele geçirmek için Erbil'e getirirse, Talabani için iyi firsat olacaktir. Hele PKK legallesirse bu da çok isine gelir. Böylelikle Talabani iki güce sahip olacaktir. Bir; PKK'nin askeri gücüne, iki; Türkiye'deki PKK'nin cephe teskilatlarina sahip olmak istiyor. PKK'yi kullanmak ister. Bu asamada simdi bu düsüncelerle Türkiye'ye geldi Talabani.
Kuzey Irak harekâti öncesinde Türkiye'den yüz bulamadi. Sonra bir iki önemli asiret reisini gönderdi. Bunlardan en önemlisi 'Savas Agasi' diyebilecegimiz Bradost Asireti reisi Kerimhan Bradost'tur.
Talabani'nin Ankara'daki temsilcisi Serçil Kazas vardir. Kürtlükle uzaktan yakindan ilgisi yoktur. Bütün hayati Londra'da geçmis. Bakin hep Ingiltere karsimiza çikiyor! Bu adamlar geldiler Ankara'ya. Kürt hareketinden kim sorumlu; Jandarma! Jandarma Genel Komutanligi'na bir teklifte bulundular. Kerimhan Bradost'u getirdiler. Bradost dedi ki, 'benim bölgemden'...ki, Habur kapisinin bulundugu bölgedir.
MUSTAFA DENIZ: Sorun bölgesi.
ERSEVER: Evet sorun bölgesi. 'PKK benim köylülerimi kovdu. Biz de onlari kovmak istiyoruz. Bize yardim edin'. Bu Türkiye'nin isine geldi. Hemen Bradost kartina yapisti. Jandarma Genel Ko-mutanhgi'nin kendi kuruluslari bu isle ilgili uzman kadrolari var. Is buraya devredildi. 'Bunlarla bir görüsün, ne diyorlar' denildi. Kazas'la konustum. 'Ne istiyorsunuz' dedim.
63

'Bizim Bradost Asireti Reisi Kerimhan rahatsiz. Hakurk bölgesine uçak saldirilari oluyor. Köylüleri ölüyor, yanlis yerler bombalaniyor. Köylüler göç etmek zorunda kaliyorlar. Kerimhan, PKK'yi bölgeden kovmak istiyor. Siz de harekâta katilirsaniz, bu adamlari buradan atarim diyor' dedi.
Biz de 'çagirin konusalim' dedik. Kerimhan Ankara'ya geldi. 'Ben bunlari kovmak istiyorum. PKK benim düsmanim, asacagim, kesecegim...' saydi döktü...
Bu durumu yukariya ilettim. Rahmetli Esref Bitlis Pasa'yla konustum, 'Ciddiyseler yapsinlar, bizim de çikarimiza' dedi. 'Ama bunlarin durumunu anlayabilmek için bölgeye gidip bakmak lazim' dedim. Esref Pasa, 'Kim gidebilir' diye sordu. Ben giderim dedim. 'Alirim bir ekip, ben giderim'. Bu görüsmeler 1992'nin Haziran-Temmuz aylarinda yapildi.
Esref Bitlis
-Bu görüsmeler sirasinda Jandarma Genel Komutani Orgeneral Esref Bitlis'in adi çikti. Bitlis'in konumu neydi sizce? Ordu içinde neyi temsil ediyordu ?
ERSEVER: Ben, Bitlis Pasa'nin Istihbarat Grup Komutani olarak çalistim. Bitlis Pasa, kendince bir seyler yapmak istiyordu. Rahmetli bu mücadele içinde bulunan en suurlu askerlerden birisiydi. Söyleyecegim bu kadar. Kendisi ölmüstür, Esref Pasam hakkinda konusmak istemiyorum.
-Peki, sizin açinizdan Esref Pasa 'nin öldürülmesinde bir kusku var mi ?
ERSEVER: Bana göre yok! Milyonda bir olabilecek bir kaza Esref Pasa'yi bulmustur. Suikast olsaydi bugüne kadar çikardi. Yapanlar açiklamalarda bulunurdu.
-Türk ordusu içinde bir kuvvet degil de, Amerika, Ingiltere gibi bir kuvvet, kendi stratejilerine ters düstügü gerekçesiyle suikast yapmis ve bunu gizlemis olamaz mi?
. ERSEVER: Bu konuda herhangi bir yorum yapmak istemiyorum. Su an için bir soru isareti bulunmuyor, bana göre...
64

-Esref Bitlis'in stratejisi, Amerika, Ingiltere, Almanya ile çelisiyor muydu?
ERSEVER: Esref Pasa sunu her zaman söylemistir. Kürt meselesi ile PKK ayni sey degildir. Bu sözlere bakarak, siz yorumda bulunun! Esref Pasa bu konuda bilinçliydi. Esref Pasa dagdaki gerillanin kökünün kazinmasini arzu ediyordu. PKK sorununa çözüm bulmadan, Kürt sorununa -eger varsa- çözüm aranmaya baslanabilir. Öcalan ve PKK ortada kalmayacaktir, ondan sonra eger varsa çözüm aranacaktir. Dünyanin hiç bir yerinde, silahli mücadelenin oldugu bir bölgeye, ekonomik, siyasi hiçbir yatirim yapilmaz. Bir çivi bile çakilmaz. Çakilirsa, taviz verilmis olunur. Güneydogu'ya yatirim yapilmasin, kalkindirilmasin demiyorum ben. Söylemek istedigim yapilacak her yatirimin, halkta 'Bunlar PKK'nin sayesinde yapiliyor' izlenimi vermesi. TC. böyle bir yanlisi yapmistir...
MUSTAFA DENIZ: Gerçekte bölgedeki durum içler acisi. Bir bakkala gidip fis isteyemezsiniz, size biçak çeker. Fisi bilmiyor ki! Yol kenarlarinda görkemli evler vardir, bunlar devletten kredi, tesvik olarak yillardir para alirlar. Halki sömüren agalardir. Bir taraf aç, diger taraf zenginlik içinde yasiyor. Devlet orada halka yardim ediyorum, onlar da terörü karsi çiksin diye paralar dagitmistir. Oysa bu paralar PKK için alinan vergi olmustur. Paralar PKK'ya gitmistir...
ERSEVER: Insan ister istemez söylemek durumunda kaliyor; Uzun zamandir devlet nizami Güneydogu'ya getirilememistir. Batida köylü veya esnaf bahçesinde yetistirdigi salataligi götürüp pazarda satar. Ancak Güneydogumda ayni kisinin elinde 'müstahsil belgesi' olmadan götürüp satamaz. Güneydogu'da gidip de alisveris yaptiginiz bir bakkaldan fis isteyemezsiniz. Hir çikar.
Serçil Kazas vasitasiyla, Bradost, Jandarma Genel Komutanliginda temaslara basladi. Adamlar, bu bölgenin temizlenmesinde bize yardimci olun dediler. Bir kaç toplanti yapildi. Bradost önce, 'benim yüzlerce, binlerce silahli adamim var' dedi. Sonra 'Celal Talabani'de operasyona katilsin' dedi. Birgün sonra, 'ayrica Yekiti'nin pesmergeleri de katilsin' dedi.
Devlet tabii ki olumlu bakti. Öyle bir bilgi düzeyindeyiz ki... Türkiye'de terör konusunda bilgili olmaliyiz. Türkiye daha komsularini tanimiyor. Türkiye'de kurumlari temsil edenler, ne kendi
65

siyasi tarihimizi ne Kürt tarihini, ne Irak, ne Suriye tarihini biliyor. Komsulara yönelik stratejisi bile yok!
Bakin benim söyledigim sudur; Türkiye Cumhuriyeti bu soruna bir an evvel çözüm getirmek zorundadir. Bu is 100 kisi öldürdük, 200 kisiyi kistirdik türünden açiklamalarla olmaz. Su kadar silah yakaladik diye çözüm olmaz...
"Ismail Selen Harcanmistir"
-Nedir çözüm ?
ERSEVER: TC. Devleti dagdaki gerillayi temizlemelidir.
-Ama nasil 'temizleyecek'?
ERSEVER: Haa iste burada bir takim yetmezlikler var. Örnegin bir Korgeneral Ismail Selen harcanmistir. Sirnak'ta Selen 88 yilinda yapilan bir brifingde, zamanin Genelkurmay Baskanina, yapilan taktik hatalari bir bir açiklamistir. Bu is böyle olmaz demistir.
-Selen ayrildigi zaman söyle bir açiklama yapmisti: Milli mesele hiç bir zaman siddet yöntemiyle çözülmemistir...
ERSEVER: Dogru, siddet yöntemiyle çözemezsiniz. Halki teröristten ayiralim. Halka uygulanan bir siddet olmasin. Ki ben oldugu kanaatinde degilim. Gerillaya karsi mücadele yapiliyorsa hakikaten yapilsin. Ben operasyon birlik komutanligi da yaptim. Masada oturmadim hiç. Benim aklim ermiyor: 100 tane gerilla sikistirilmis, havada uçaklar, binlerce komando asker etrafda, sonuç, 5 ölü, 95 tanesi kaçmis. Teknoloji sende, araç gereç sende...
Kontrgerilla -Türkiye Devleti de PKK'yi yok etmek istiyor. Burada ayriliginiz nedir?
ERSEVER: Biz, gayr-i nizami harbi bilmiyoruz. PKK, TC. özel savas uyguluyor' diyor. TC. özel savas falan uygulamamistir. Özel savas kavraminin içinde ekonomik, sosyal, politik, kültürel tedbirler girer.
66

-Gayr-i nizami harbin ünlü bir teorisyeni var: David Galula. Bildigimiz Kontrgerilla yöntemi, siz bunu savunuyorsunuz...
ERSEVER: Galula, evet, 'Ayaklanmalari Bastirma Harekati' diye bir kitabi var. Isterseniz bu Kontrgerilla terimi üzerinde konusalim. Kontrgerilla nedir? Karsi-gerilla demektir. Türkiye'de kontrgerilla oldugunu kabul etmiyorum.
MUSTAFA DENIZ: Bu Italya'daki Gladio ile karistiriliyor.
ERSEVER: Bu örgütler, birbirinden tamamen ayridir. Gayr-i nizami harpte iki unsur vardir. Biri; gerillanin eylem yapmasini engelleyici tedbirlerin alinmasidir. Yani anti gerilla faaliyetleridir. Literatürde böyle geçer. Gerillayi daglarda, kirsalda, gerilla gibi davranarak yok eden birliklere ve bu faaliyete de Kontrgerilla denir.
-Devletin yaptigi da bu degil mi? Özel görev birlikleri, özel timler... Bunlar Kontrgerilla degil mi?
ERSEVER: O zaman bu birliklerin kullanilmasinda bir hata vardir. Beni baska seyler söylemeye zorlamayin! Kontrgerilla birligi, karsi gerilla birligi vardir veya yoktur. Bu önemli degildir. Ben sunu vurgulamak istiyorum: Bir taktik önderlik sorunu vardir.
Siz Güneydogu'da görev yapan personelin terfi ve yükselme isleri, basari oranlarini Güneydogu'da elde ettigi basariya göre tayin ve tespit etmeye kalkarsaniz, o zaman herkes yalan söyleyecektir veya düzeltelim bunu, basarili gösterecektir kendisini...
-Göstermek için çalisacaktir...
ERSEVER: Acaba gösterecek midir. Çalisacak mi, çalismasina gerek var mi? Denetleyici bir makam var mi? Kim kimi denetleyecek?
MUSTAFA DENIZ: Onlara göre özel tim, bin metreden attigini vuran, iyi nisan alan adam demektir. Sadece...
-Kontrgerilla sözcügüne neden itiraz ediyorsunuz?
ERSEVER: Sundan itiraz ediyorum. Eger Kontrgerilla'dan yasadisi faaliyet yapan bir kurulus kastediliyorsa buna itiraz ediyorum. Ama gerilla gibi davranip gerillaya karsi mücadele eden kas-tediliyorsa, evet. Zaten bunu yapmak zorundayiz.
Bizim derdimiz sudur: Ben milletimizin sormasini istiyorum? Bu savas neden bitmedi? Bizim bazi sorunlarimiz var.
67

Abdullah Öcalan, 1985 yili Agustos ayinda Serxwebun dergisinin özel sayisinda...
MUSTAFA DENIZ: 15 Agustosun yildönümünde...
ERSEVER: söyle diyor: Bana sanli 15 Agustos direnisi basladiginda dediler ki; 'Sen Kürt halkina ihanet ediyorsun...
MUSTAFA DENIZ: En basta Kemal Burkay dedi.
ERSEVER: Oraya da gelecegim... Kuzey Irak harekâti, Burkay'i gündeme getirmistir. Ona sonra gelecegim... Türk ordusu bir ejderdir. Kürt halkina katliamlar yapilmasina neden olmayin. Ejderin tavsani yuttugu gibi sizi yutar: Dersimi, Agri'yi unutmayin' diyorlar Apo'ya. Bunu hatirlatiyor ve devam ediyor. 'Sanli 15 Agustos'umuzun üzerinden bir yil geçti. Ejder hala tavsani yutamadi!' Ben diyorum ki, dokuz yildir ejder tavsan yutamamistir! Tavsanlar gittikçe çogalmaktadir! Dagdaki gerilla basta yok edilmis olsaydi, bu hadiseler olmayacakti. Açikça söylüyorum; taktik önderlik sorunu var.
"Benim Derdim PKK Ile"
-Bakin milli mesele böyle siddet yöntemiyle çözülmez. Verdiginiz örneklerden gelinmesi gereken nokta uzlasma olmalidir...
ERSEVER: Ben sunu diyorum, PKK, Kürt halkinin basina musallat olmustur. Zor kullanilmistir...
MUSTAFA DENIZ: Bunun teorisi PKK tarafindan, 'zorun rolü' diye yapildi.
ERSEVER: Evet 'zorun rolü' diye Apo yazdi bunu. Örgütlenme üzerinde Serxwebun da bunu yazdi. 'Zor hangi ölçüde kullanilmalidir', çok güzel anlatmistir! PKK halk tarafindan görevlendirilmis degil. Benim derdim Kürt insaniyla degil PKK'yla. Halk ile PKK birbirinden ayirdedilebilir. Halki temsil eden kisilerle temas etmek lazim.
-Bakin büyük kitle temeline dayali silahli mücadeleler hep zora dayanarak örgütlenmistir. Hiç bir millet bir örgüte 'hadi sen silahlan' dememistir. Bizim Kurtulus Savasi için de ayni sey geçerlidir. Zor kullanilmistir. Bugün PKK ile halk ayrilmaz bir hale gelmistir?
68

ERSEVER: Hayir, hayir çok rahat ayrilir. Halktan dogru insanlarla temas etmek gerekir.
-Taktik yetmezlik' diyorsunuz. Hiç bir taktik hata 9 yil sürmez- Sorunu baska yerde aramak gerekmez mi?
ERSEVER: Taktik hatadir ve 9 yil sürmektedir. En son Kuzey Irak harekâti hatadir...
MUSTAFA DENIZ: Bir de sunu ayirt etmek gerekiyor. Sizin biraz önce dediginiz sundan kaynaklaniyor. Dogu ve Güneydogu'daki bütün halkin PKK'ya destek verdigi düsüncesi var sizde. Oysa biz dedik ki PKK halkin basina musallat olurken zorun rolü teorisi ile geldi. Ve su anda bölgede, devlete ihanet 15 gün gözalti, PKK'ya ihanet ise ölümdür. Vatandasa 'tercihinizi yapin' diyorlar. Iste halk bu nedenle örgüte destek veriyor.
ERSEVER: Bakin bir örnek vereyim. Karakollarimiza baskin oldugu zamanlar sehirlerde kitle eylemleri oldugunda haber kaynaklarimiz kisilirdi. Bakarsiniz, bir PKK grubu kistirilir, on, on bes tane öldürülür. Suratimiza bakmayan adamlar gelirler çayimizi içerler.
MUSTAFA DENIZ: Örnegin Kuzey Irak harekâti sirasinda karakollara kafasini çevirip bakmayan insanlar, istihbarat birimleriyle iliskilerini donduran insanlar, harekât sonrasi gelmeye basladilar. PKK'nin en keskin milisleri, Silopi sorumlulari Revsen'i polise teslim ettiler.
ERSEVER: Bu bizim savundugumuz fikirleri destekleyen bir örnektir. Vatandas devletin yetkin olmasini istiyor. Dagdaki gerillayi vurun, sehirdekilerin sesi çikmaz.
MUSTAFA DENIZ: Bir de sehirle, kirsal alan arasindaki iliski koparilacak. O zaman örgüte katilim da olmaz. O zaman bir çok insan da örgüte gitmez.
ERSEVER: Istihbarat yok diyen her kimse yalan söylüyordur. Teoman Koman'in söyledigi dogrudur, herseyi takip ediyoruz. Sadece icra yoktur. Bunun sorumlusu istihbaratçilar degildir. Sorumlu icradaki taktik yetmezliktir.

Hiç yorum yok: