29 Kasım 2010

FAİLİ MEÇHULLER MEÇHUL KALMASIN-6


BURHAN EKİNCİ - Dönemin Şırnak İl Alay Komutanı Ergenekon’un tutuklu sanığı emekli Tuğgeneral Ersöz’ün talimatıyla gözaltına alınan HADEP İlçe Başkanı Serdar Tanış ile yönetici Ebubekir Deniz’den 9 yıldır hâlâ haber yok. 
‘Silopi Kayıpları’ hâlâ kayıp
 Bugün, “Silopi kayıpları” olarak bilinen Serdar Tanış ile Ebubekir Deniz’in kaybediliş öyküleri ile dava dosyasının akıbetini okuyacaksınız. İstanbul’da Hasan Ocak, Şanlıurfa’da Hüseyin Taşkaya, Hakkari’de M. Zeki Doğan, Batman’da Şeyhmus Eroğlu ise bu bölümün kayıp ve faili meçhulleri... Bitlis’te insan hakları savunucusu Avukat Şevket Epözdemir’in kaybedilme hikayesini ise oğlu Serhat anlatıyor.

ŞEVKET EPÖZDEMİR / BİTLİS/1993 

Öyküsünü oğlu Serhat Epözdemir’den dinleyelim: “Babam, Tatvan DEP İlçe Başkanı, Belediye Belediye Meclis Üyesi, İHD Temsilcisi ve bölgenin en sevilen kişilerinden biriydi. Gazeteci Ferhat Tepe dahil bölgedeki birçok faili meçhul davasının avukatlığını yapmaktaydı. Öldürülmeden önce aldığı onlarca tehdit telefonuna aldırmadan, barışa ve insan haklarına duyduğu inancı sonuna kadar savundu. Babamın öldürülmesi Tatvan’daki ilk faili meçhul cinayetti. Babam, 25 kasımda işyerinden evine giderken kaçırıldı. Kaçıranlar babamın arabasını, evinin önüne koyarak, zaman kazanmaya çalışacak kadar profesyonelce davranmışlar. Bir gün sonra cesedi Tatvan-Muş Karayolu üzerinde bulundu. Cesedin üzerinde işkence izleri vardı ve kafasına tek kurşun sıkılarak infaz edilmişti. Tüm çabalarımıza rağmen cinayeti hâlâ aydınlatılamadı. Davamız AİHM’de devam ediyor.”

SERDAR TANIŞ-EBUBEKİR DENİZ / ŞIRNAK/2001 

Serdar Tanış, 22 yaşındaydı. Silopi’de yaşıyordu. HADEP İlçe Örgütü’nü açmak için arkadaşı 27 yaşındaki Ebubekir Deniz ile çalışmaya başladı. Ancak dönemin Şırnak İl Janarma Komutanı, Ergenekon’un tutuklu sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz iddialara göre, Tanış’ın babasını yanına çağırarak “HADEP’in açılmasına asla izin vermem. Serdar’a söyle bu işten vazgeçsin. Bu işten vazgeçmezse sizi yaşatmam” diyerek tehdit eti. Tanış ile Deniz, 25 Ocak 2001’de jandarma istihbarat birimi tarafından sivil bir araca binmeye zorlandılar. İki arkadaş resmî bir çağrı olmadıkça araca binmeyi reddetti. Aynı gün Ersöz’ün talimatıyla resmî olarak Silopi İlçe Jandarma Komutanlığı’na çağrıldılar. Tanış ile Deniz’i Jandarma Karakolu’na girdiklerine yolun karşı kıyısında yürümekte olan Hamit Belge ve İsa Kanat tanıklık etti. İki arkadaştan bir haber alınamayınca kamuoyunda protesto etkinlikleri yapıldı. Konu uluslararası kamuoyunun gündemine taşındı. Altı gün boyunca gözaltına alındıkları reddedildikten sonra 1 şubatta, Şırnak Valiliği, “Adı geçen kişiler 25 Ocak günü saat 14.00’te ziyaret amacıyla Silopi İlçe Jandarma Komutanlığı’na gelmiş, saat 14.30’da ayrılmışlardır” açıklaması yaptı. Aileler, daha ilk günden bakanlık, jandarma, polis ve savcılıklara başvurdu. Hiçbir sonuç elde edemedi. Silopi Cumhuriyet Savcılığı soruşturma açtı. Aile, hukuk yollarının tamamlanmasını beklemeden AİHM’e gitti. AİHM, dosyayı hemen kabul ederek, Türkiye’yi mahkûm etti. (AİHM karar tarihi: 2 Ağustos 2005. Başvuru no:65899/01)

Türkiye’deki soruşturma ise görevsizlik ve takipsizlik kararların ardından Silopi Savcılığı’nın tozlu raflarına kaldırıldı. Ersöz’ün Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanması ve hakkında dava açılması üzerine aile müdahil olmak istedi. Ancak davanın ilk duruşmasında talep reddedildi. Aile avukatları bu sefer savcılığa başvurarak dosyanın Ergenekon savcılarına gönderilmesini istedi. Bu talebe de bir cevap verilmedi. Aradan dokuz yılı aşkın bir süre geçti. Serdar ile Ebubekir’den hala bir haber yok.

HÜSEYİN TAŞKAYA / ŞANLIURFA/1993 

Siverekli Hüseyin dört çocuk babasıydı. İddialara göre, 5 aralıkta Bucak aşiretine mensup 20 korucuyla birlikte Üsteğmen Ahmet Şentürk komutasındaki askerler ve iki polis tarafından evlerine baskın yapılarak ailesinin gözü önünde gözaltına alındı. Hüseyin’le birlikte Ahmet Kalpar da gözaltına alındı. Ailesi ilgili mercilere başvurdu. Dönemin Emniyet Müdürü “Gidin Ahmet Kırvar ve Sedat Bucak’la görüşün” dedi. Aile dönemin milletvekilleri olan aşiret reisleri Kırvar ile Bucak’a Hüseyin’i sordu. Bucak, “Evinize gidin, altı ay sonra devlet serbest bırakır” dedi. Ancak Hüseyin’den bir daha haber alınamadı.

M.ZEKİ DOĞAN / HAKKARİ/1994

Çukurca Lisesi’nde gece bekçiliği yapıyordu. İddialara göre, 7 haziranda Özel Harekât Timleri gece saat 23.00 sıralarında liseye operasyon düzenledi. M. Zeki’yi zırhlı bir araca bindirerek götürdüler. Ertesi gün, Çukurca halkı onu aramaya koyuldu. Büya Mende bölgesinde ayakkabısı ile ceketi bulundu. Narlı Köyü sakinleri, “Gece Zap Suyu kıyısına zırhlı bir aracın geldiğini ve durduğunu, arkasından silah seslerinin geldikten yaklaşık yarım saat sonra aracın oradan ayrıldığını” iddia etti. Bu bilgi üzerine aramaya çıkan insanlar olay yerine gitti. Zap kıyısında kan birikintisi gördü. M. Zeki’nin öldürüldükten sonra Zap’a atıldığı öne sürüldü. Ancak ölüsüne ulaşılamadı. Tüm resmî girişimler ise sonuçsuz kaldı.

ŞEYHMUS EROĞLU / BATMAN/1995 

İddialara göre, 21 eylülde köy korucuları ile askerlerin saat 24.00 sıralarında evine yaptıkları baskın sonucunda gözaltına alındı. Olayın ardından ailesinin tüm girişimleri sonuçsuz kaldı, Yetkililer ne ev baskınını, ne de gözaltına alındığını kabul etti. Şeyhmus’tan bir daha haber alınamadı.

CEMİL ÇELİK / MARDİN/1995

Cemil Çelik, 26 eylülde oğlu Suat ile birlikte Çamyurt Köyü’ndeki bağlarına gitti. Ömerli’de bir kıraathanede otururken yanına yaklaşan iki sivil polis “Sen Necim Çelik misin?” diye sorunca “Hayır ben Cemil Çelik’im” dedi. İki sivil polis yanından ayrıldı. Cemil, kıraathaneden çıkınca aynı polisler “bizimle geleceksin” diyerek onu Emniyet’e götürdü Emniyet aileye “bizdeydi götürdüler” dedi. Aile savcılığa başvurdu ancak bir sonuç elde edemedi.

HASAN OCAK / İSTANBUL/1995

Hasan 28 yaşındaydı. 21 martta “terörle mücadele” ekiplerince gözaltına alındı. Ailenin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. Oysa isminin gözaltı listesinde olduğuna ilişkin tanıklar vardı. Hasan’ın ismi 58 gün sonra Adli Tıp morgunda bir klasörde kayıtlı buldu. Yapılan araştırmada Hasan’ın cesedinin 26 martta Beykoz’da ormanlık alanda yoğun işkence görmüş bir şekilde bulunduktan sonra Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’na gömüldüğü ortaya çıktı. Aile olayı AİHM’e taşıdı. AİHM, Türkiye’yi mahkûm etti.
Burhan EKINCI Taraf

Hiç yorum yok: