19 Nisan 2011

Bir itirafcinin kaleminden -2-

İKİNCİ BÖLÜM
1993 yılı bahar ayında üst üste operasyonlar düzenleniyordu. Güvenlik
kuvvetleri karşısında psikolojik ve askeri yıkıma uğrayan örgüt militanları pasif
konumda kalmışlardı. Operasyonlar nedeni ile eylem gerçekleştirememe durumu
panik ortamı oluşturmuştu.

O sırada bulunduğum sözde Garzan Eyaleti Karargah
Komutanlığı'nda ve bu karargaha bağlı gruplarda da aynı olaylar yaşanıyordu.


Nitekim karın kalktığı ve bahar ayının ilk sıcaklığının hissedildiği günlerde, Mart
ayında Mutki'de bulunan sözde karargah havadan bombalanmış ve burada çoğu üst
düzey örgüt mensubu, olmak üzere 6 kişi hayatını kaybetmiş, eyalet sorumlusu
Ebubekir kod adlı Halil Ataç ve eyalet koordinatörü başta olmak üzere 4 kişi de ağır
yaralanmıştı.

Ardından diğer tüm grupların kampları deşifre olmuş ve güvenlik
güçlerinin nokta operasyonları ile gruplar imha ile yüzyüze kalmışlardı.
1992 yılında düzenlenen sınır ötesi operasyon ile Kuzey Irak'a giren güvenlik
kuvvetleri ile cephe savaşına girişen Örgüt militanları, günler süren sıcak çatışmaların
ardından çok ağır darbeler yemişlerdi. O sıralarda çok ani bir taktik değiştiren
Abdullah Öcalan, ateşkes ilan etmiş ve Talabani ile anlaşarak örgütü yok olmaktan
son anda kurtarmıştı.
Yani devlet, Talabani'ye olan güveni ile ihanete uğramıştı.
Örgütün merkezi üyelerinin dayatması sonucu bir kez daha, bu kez ülke
içerisinde ateşkes ilan eden Abdullah Öcalan bu taktik ile de&isen süreci kendi lehine
çevirip dar kadrosunun tekrardan toparlanmasını sağlama gayreti içerisine girdi.
Ancak kısa bir süre devam eden ateşkes faslı beklenmedik bir gelişme ve kanlı bir
eylemle bir anda son buldu.
Oysa ki PKK, ateşkes sürecinin varlığına rağmen devan eden operasyonlardan
dolayı toparlayamamıştı bile. Üstelik gerek kamuoyu gerekse dünya devletleri
nezdinde örgüt, lehine olan bir çok şeyi de aleyhine dönüştürmüştü.
1993 yılında ilan edilen tek taraflı ateşkes Bingöl yolu üzerinde 33 erin silahsız o
im al an n a rağmen öldürülmesi ile noktalandı.
Peki, dönemin gerilla taktiği ile çakışan bu eylem neden yapılmıştı?
Bu konuda çok şeyler söylendi; çok spekülasyonlar yapıldı. Ancak, tarihin kara
lekeli gerçeği bir türlü Türk kamuoyu tarafından bilinmedi. İstihbarat birimlerinin
suskunluğu ise, oldukça düşündürücüydü.
Devletin sırtından kazandığı ile yaşayan ve hatta kendisine parti kurması için
destek sunulan bu kara lekeli tarihin baş aktörü Doğu Perinçek idi.
Doğu Perinçek, gizli liderlik misyonluğu üstlendiği PKK'ya ilk aktif akıl dersini bu
olayla vermişti!
Ne gariptir ki, yakalanan örgüt lideri Abdullah Öcalan itiraf etmediği gibi,
katliamdan birinci el sorumlu olan eski Amed Eyalet sorumlusu Zeki kod adlı Semdin
Sakık da olayın karanlıkta kalan bu yönüne ışık tutamamıştı veya kolaylarına öyle
gelmişti.
Tek taraflı sözde barışçıl ateşkesin hemen ardından Doğu Perinçek bir müddet
bekleyerek durum teatisinde bulundu. Olayların durgunluğundan çıkarlarının
zedelenebileceğini göz önünde bulundurarak rapor yazmak suretiyle Apo'dan
ateşkesin iptalini istedi.


Raporda, ateşkesin iptal gerekçesini oldukça manâlı olan şu sözcüklerle
açıklıyordu:
- "Bilineceği üzere PKK öncülüğünde sürdürülen halk hareketimiz bir
müddet durgunlaşmıştır. Kanaatimce tek taraflı ilan edilen ateşkes zaman
itibarı ile oldukça yanlış anlamalara sebebiyet vermiştir. Devletin; 'PKK mum
gibi eridi' propagandası halk içerisinde itibar görmeye başlamıştır. Tüm bunlar,
ileriki süreçte telafisi zor zararlar verebilir. Önerim ateşkesin bir an evvel yankı
uyandırıcı bir eylem ile sona erdirilmesidir."
Aslında rapor çok daha geniştir. Ancak bu kadan da entrikaların odak noktasına
ışık tutmaya yetmektedir.
Perinçek'in raporunun hemen ardından istişare yapan Abdullah Öcalan, bu
düşüncenin doğruluğuna inandı.
Ateşkesin sona erdirilmesi için emir verdi. Bu kararın verilmesinde güvenlik
kuvvetlerinin bitmek tükenmek bilmeyen operasyonlarının akabinde militanların darbe
yemesi ve bu durumdan gür bir sesle şikayetçi olmaları da ayrı bir itici önem
taşıyordu.
Eylem talimatının ilki sözde Amed vilayet sorumlusu "Parmaksız" diye bilinen
Zeki kod adlı Semdin Sakık'a verildi. Apo'nun, Semdin Sakık'a eylem yapılması için
vermiş olduğu talimata, o dönem saflarında bulunduğum Garzan Eyaleti Karargah
Komutanlığının telsizini dinlerken ben de tanık olmuştum. Neticede verilen talimatla
birlikte Semdin Sakık da bölge güçlerine eylem emri vermiş ve Bingöl'de suçsuz olan
silahsız 33 er öldürülerek ateşkes resmen bozulmuştu.
Evet, böylelikle Perinçek, kara lekeli bir tarihe gizliden de olsa adını yazdırmıştı.
Perinçek, PKK'ya yardım edilmesi açısından toplantılar düzenlemiş ve gizli
çeşitli etkinliklerde de bulunmuştu. Bunun yanı sıra kendince değerlendirmesinde
sözde sıcak savaş ortamı diye değerlendirdiği ülke içerisinde, dağlarda da mili tanlara
moral ziyaretinde bulunma cüretim göstermişti.
Bunlardan birinde, 1993 yılı içerisinde benim de içerisinde bulunduğum sözde
Garzan Eyaleti Birinci Bölgesine bağlı Gevaş kırsalında Perinçek ile buluşuldu.
* * *

Hiç yorum yok: