4 Mart 2011

Palme cinayeti,50 milyon kronluk ödül ve Aygan`in kizginligi..

Abdulkadir Aygan Palme cinayeti ile ilgili yaptigi aciklamalarin türk basini tarafindan gündeme getirilip,isvec basini ve makamlarinin sessiz kalmasina kiziyor ve adeta neden bana inanmiyorlar diye veryansin ediyor...eee haklidir isin ucunda 50 milyon kronluk bir ödül olduktan sonra insanin istahi kabarmazmi?

Ayganin itirafci bir arkadasinin verdigi bilgilere dayanarak ortaya attigi bu iddiayi uzun yillardan beri isvec makamlari biliyor,bunun icin 20 yilin üstünde bir arastirma yapildi ve halen yapilmaya devam ediyor.
Ama yapilan tüm arastirma sonuclarinda palmeyi pkk nin öldürttügüne dair tek bir emare bulunmadi,buna ragmen aygan degisik platformlarda israrla adi gecen pkk komutanini palmenin katili göstermekten geri durmadi.
kendisine yaptigi aciklamanin mantiksizligini izah ettik,ama aygan  sorularimiza cevap verecegine israrla adi gecen sahsi katil ilan etmekten geri durmadi.
En son yazdigi Palme cinayetinin arkasindaki derin sessizlik yazisinda da bu iddialarinda diretti,üstüne üstlük.
"Hangi silah ve uyuşturucu tücarının, hangi emperyalistin ve hangi karanlık( kendiniz de karanlıksınız ya) odağın tetikçiliğini yapıp Palme gibi bir güvercini vurdunuz PKK'lılar?"  
Gibi duygu sömürü kokan bir yorumda bulundu.Kendisinin uzaktan yakindan ilgisi,ve bilgisi olmadigi,tamamen baskasinin anlatimlarina dayanarak ortaya attigi bu iddia ayganin bu iddiayi niye simdi ortaya atttigi sanirim biraz daha anlasilmistir.Amac 50 milyon kronluk ödüldür.
Aygan bunu yaparken baskalarina katil demekten,ve baskalarinin hayatlariyla oynamaktan hic cekinmemektedir.
Ayganin isvec makamlarini ve basinini bu aciklamaya itibar etmemesine kizmasini ve isvec makamlari ve basini suclamasinin altindaki sebep te budur.
Dedigim gibi Palme olayi 25 yildir sorusturuluyor ve arastiriliyor,bu sürec icerisinde pkk ye özel bir masa bile ayrilip degerlendirilmsitir ama her seferindede pkk nin bu olayla bir baglantisi tesbit edilememistir.
Ama Aygan  bu 50 milyon kronluk ödülü almak icin insanlari suclamak ve insanlari katil diye göstermekten geri durmuyor,ne icin?tabiki para icin.Bu isler böyledir diyoruz ve olay ile ilgili bir kac haberi yayinliyoruz.
palme cinayeti gibi büyük bir olayi pkk gibi bir örgütün sahsinda kürtlere  mal etmenin basitligini belki anlariz o zaman.
25 Yıllık Sis Perdesi
Stockholm'ün Ana Caddelerinden Birinde Öldürülen İsveç'in Eski Başbakanı Olof Palme'nin Katili Hala Bulunamadı.
28 Şubat 1986 tarihinde karısıyla birlikte gece sinemadan eve dönerken Stockholm'ün ana caddelerinden birinde öldürülen İsveç
'in eski başbakanı Olof Palme'nin katili hala bulunamadı.Geçen yıl yasa maddesi değiştirildiğinden, cinayet soruşturmasıyla ilgili dosyalar artık zaman aşımı nedeniyle rafa kaldırılmayacak. Polis gerek duyduğu sürece Palme soruşturması da devam edecek. Cinayete ilgili soruşturma halen dört polisten oluşan bir ekip tarafından sürdürülüyor İsveç'i derinden sarsan cinayetin üzerinden çeyrek asır geçmesi nedeniyle bu yıl ülke genelinde Olof Palme'yi anma etkinlikleri düzenlendi. Cinayeti izleyen yıllarda tetiği çeken ve çektirenler üzerine çok sayıda kitap yayınlanmıştı. Son yıllarda ise Olof Palme'nin siyasi kişiliği üzerine yazılan kitaplar dikkati çekmekte. Bir haftadır gazetelerde de çok sayıda yorum yayınlandı. Bunların hiçbirinde katil ya da katili yönlendirenler hakkında görüşlere yer verilmedi. Soruşturmayı yürüten ekip de geçen hafta basın toplantısı düzenleyerek, belgelerin toplandığı arşiv odasını gösterdi ve ilginç bilgiler verdi.

Kriminolog "Katil bulunamaz"

Arşivde binlerce kişinin ifadesinin yer aldığı raflardaki yan yana dizili dosyaların uzunluğu 225 metre. Arşivdeki ilk soruşturma dosyasında cinayeti PKK'nın işlediği yolundaki iddialar üzerine yapılan operasyonların dökümü bulunuyor.

Dosyalarda polisin ihbarlara dayanarak sorguladığı kişilerin yanı sıra kendi iradesiyle polise gelip Palme'yi öldürdüğünü iddia edenlerin ifadeleri de var. Palme'yi öldürdüğünü iddia edenlerin sayısı da 130. Cinayeti aydınlatmak amacıyla yapılan çalışmaların ekonomik bilançosu ise 500 milyon kron.

Katili ihbar edene verilecek 50 milyon kronluk ödül 25 yıldır sahibini bekliyor. Ortalama her gün iki ihbar geliyor, ama bugüne kadar bunlardan hiçbir sonuç elde edilemedi. Soruşturma ekibi umudunu yitirmiş değil ancak kriminolog Prof. Leif G W Persson'a göre polis başından itibaren birçok hata yaptığından cinayetin aydınlatılması olanaksız.

Siyaset dünyasının yıldızıydı

Olof Palme varlıklı burjuva bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Genç yaşta sosyalist görüşleri benimsedi. Hukuk fakültesini bitirdikten sonra Sosyal Demokrat Başbakan Tage Arlander'in yanında danışman olarak çalışmaya başladı. Emeklilik ve eğitim reformlarının mimarı olarak göz doldurdu. Sosyal refah devletini güçlendirmek için yaptığı bütün reformlar sağ kesimde tepkilere yol açtı. Olof Palme sınıfına ihanet etmiş olmakla suçlandı.1970'lerde Willy Brandt ve Bruno Kreisky ile birlikte sosyal demokrasinin üç önemli isminden biri olarak öne çıktı. Vietnam Savaşı nedeniyle ABD'ye çok ağır eleştirilerde bulundu. Silahlanmaya karşı, barış için mücadele edenlerin sembolü haline geldi. 1980'lerin başında ABD'nin Orta Avrupa'ya Pershing ve Cruise füzeleri yerleştirme planına da şiddetle karşı çıktı. İsveç ordusunun silahlanma bütçesinin artırılması taleplerini de geri çevirdi. Uluslararası siyaset sahnesinin yıldızı olarak parlıyordu.

Sol ve sosyal demokrat kesimin yıldızıydı ama, aşırı sağçı ve ırkçı örgütlerce düşman ilan edilmişti. Ordu ve polis içinde Palme'yi Sovyet ajanı olarak görenlerin varlığından söz ediliyordu. Olof Palme iç ve dış politikanın bu konjonktürel durumunda öldürüldü.

Palme'nin tercihi ahlâkiydi

Palme'nin ölümünden sonra sosyal demokrat partinin başına geçenler onun yerini dolduramadılar. Willy Brandt da Bruno Kreisky de, Palme'den yaşlıydı. Birkaç yıl sonra onlar da ölünce sosyalist enternasyonal, politik vizyon geliştirmek yerine, bazı ülkelerin etnik sorunlarıyla uğraşan, politik bakımdan zayıf, etkisiz bir klüp haline dönüştü.

Bugün Olof Palme'nin siyasi kişiliği gündeme geldiğinde, "acaba günümüzün sorunlarına nasıl yaklaşırdı" sorusunun yanıtı aranıyor. Palme için politika ahlâki bir sorundu. Önem verdiği değerler siyasi konjonktüre göre değişmiyordu. İnsanlar için fırsat eşitliğini savunuyor, adil bir sistemin reform yoluyla kurulmasını istiyordu. Serbest pazar ekonomisinden yanaydı ama kâr amaçlı sağlık ve eğitim sistemine karşıydı. O yüzden bugün geleneksel muhafazakârların bile eleştirmeye başladığı yeni liberal düzene mutlaka karşı çıkardı. (Deutsche Welle) 28.02.2011 16:00[2564276]   


Yine Palme olayiyla ilgili yugoslav istihbaratinin suclandigi baska bir haber..
Olof Palme’yi Yugoslav istihbaratı mı öldürdü?ALMANYA'nın etkili dergilerinden Focus, 1986'da öldürülen İsveç Başbakanı Olof Palme'nin ölümüyle ilgili yeni bir iddia ortaya attı. Habere göre, Palme dağılan Yugoslavya'nın istihbarat servisi UDBA tarafından öldürüldü. Haberde eski UDBA ajanlarından Vinko Sindicic'in 2008'de Alman savcılarına verdiği ifadede, sinema çıkışında yaya olarak evine giderken öldürülen Palme'nin, aylarca UDBA tarafından takip edildiğini ve sonra da öldürüldüğünü söylediği belirtildi. Sindicic'in ayrıca şu anda 65 yaşında olan "katilin" Hırvatistan'da yaşadığını söylediği belirtildi. Haberde, Sindicic'in verdiği bilgilerin 1988'de İsveç makamlarına bildirildiği ancak İsveç'in konunun üzerini kapattığı bildirildi. 

Unutmadan Aygan iki tane fotograf yayinlatmisti,biri adi gecen pkk komutanina ait,digeride palmenin katili oldugu iddia edilen kisinin robot resmi idi.
Aygan ikisinin benzerliklerini Basit bir itirafci oldugunu unutarak sanki uzman bir istihbaratciymis gibi degerlendirip,aradaki 20 yil farkinida degerlendirip,katiilin pkk komutani oldugunu söylüyor.
ama uzman istihbaratcilarin raporlarini okudugumuzda ayganin ne kadar basit oldugu ortaya cikiyor.
OKUYALIM....
Washington kaynaklı Temmuz 90 tarihli haberde şöyle denmek­tedir : “Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü, CIA‘nin eski iki ajanı, İsveç Başbakanı Olof Palme‘nin suikast sonucu öldürülmesi olayı ve İtalya’daki bazı terör eylemlerinden CIA ve Propaganda-2 adlı ma­son locasının sorumlu olduğunu iddia ettiler.

“CIA‘nın eski kontratlı ajanlarından Richard Brenneke ve İb­rahim Razin, İtalyan Ulusal Televizyonu‘nun Terör konusunda ge­çen hafta yayınladığı dizi programda yaptıkları açıklamalarda Palme suikastinde bilinmeyen bazı yeni unsurları dile getirdiler. Richard Brenneke, 2 Temmuzda yayınlanan programda; CIA‘nın, Propagan­da-2 (P-2) kod adıyla faaliyet gösteren Farmason Locası‘na yıllar­dır milyonlarca dolar tutarında ödemelerde bulunduğunu iddia etti. ‘P-2′nin yasadışı silâh ve uyuşturucu kaçakçılığında bulunmak, an­cak hepsinin ötesinde, 1970’li yılların başında İtalya ve çeşitli Av­rupa ülkelerinde, istikrarı bozarak, terör eylemlerine elverişli ortam­lar yaratılmasını sağlamak üzere CIA‘dan para aldığım’ söyledi. Brenneke konuşmasında, P-2’nin, CİA’den halen para almaya de­vam ettiğini de ısrarla öne sürdü.

Birkaç gün önce yayınlanan TV Programında konuşan CIA eski ajanlarından İbrahim Razin ; P-2 Farmason Locası Başkanı Licio Gelli‘ni, George Bush‘un yakın arkadaşlarından Philip Guarino‘ya 1986 Şubatında gönderdiği bir telgrafla İsveç Başbakanı Olof Palme suikastini önceden bildirdiğini, ABD Ulusal Güvenlik Kurulu’nun bu telgraftan haberdar bulunduğunu iddia etti. İbrahim Razin, ABD’den, İran’a yapılan yasadışı silâh sevkiyatında P-2 kuruluşunun önemli rol oynadığını Olof Palme‘nin de bu konularda gereğinden fazla bazı somut bilgilere sahip bulunduğunu anlatarak, İsveç Başba­kanı’nın bu yüzden öldürüldüğünü belirtti. Razin konuşmasında daha sonra: ‘ İran’ın aslında elindeki Amerikalı rehineleri 1980 Sonbaha­rında serbest bırakmayı planladığını, Başkan Jimmy Carter‘ın se­çimde yenilgiye uğratılarak, “Reagan-Bush” ikilisinin zaferini ga­rantiye almak için ertelediğini, Bush ve arkadaşlarının, ‘bu siyasi borcun’ karşılığını İran’a Amerikan silâhları ile ödediğini’ öne sür­dü.

Olof Palme, 28 Şubat 1986 yılında suikast sonucu ölmüştü. Ölü­münün ardından geçen iki yıldan sonra bu iddia ortaya atılmıştı. Bu iddiadan iki yıl sonra ise aynı türden yeni bir iddia ortaya atılıyordu. İsveç Millî Televizyonu’nda yayınlanan habere göre; Yugoslav asıllı paralı asker olan Von Birchan‘a CIA, Olof Paîme’yi öldürmesi için 2 milyon dolar teklif etmiş, bunu kabul etmeyen Birchan durumu İs­veç polisine bildirdiyse de polis bu ihbarı ciddiye almamıştı. (Yo­ruma göre, Olof Palme öldürülmeseydi Birleşmiş Milletlere Genel Sekreter seçilme olasılığı çok yüksek idi. Kişiliği, Amerika’nın Yakın Doğu senaryoları için büyük tehlike arz ediyordu) Bu olaydan altı-yedi ay sonra ise, Norveçli avukat Tor Erling Stafe, “Palme cinaye­tini aydınlatacak ses bandını kendisine getiren kişinin, yapılan otopsi sonucu öldürüldüğünün anlaşıldığını ” açıklıyordu. Önemli bir ta­nığın ölü bulunması ile cinayetle ilgili bir araştırma daha sonuçsuz kalıyordu. Bu olaydan da yine altı ay sonra ise, Olof Palme cinayeti­ne karıştığından şüphelenilerek gözaltına alınan, fakat delil yetersizli­ğinden dolayı serbest bırakıldıktan sonra, kayıplara karışmış olduğu için, Interpol tarafından da aranan Victor Gunnarsson, ABD’de bir yol kenarında, kafasına iki kurşun sıkılmış ve çırılçıplak olarak yol işçileri tarafından bulunuyordu. 1995 Ağustos’unda İsveç’in eski Maliye Bakanı Knell Olof Feldt, Dagens Nyheter gazetesi ile SV. Radio Minsprk’a verdiği açıklamalarda, çözülemeyen Olaf Palme ci­nayetinde polislerin soruşturmayı bilinçli olarak saptırdığını öne sü­rerek, cinayetin yeniden araştırılmasını istemiştir. 1996 Mart’ında, 1989 yılında cinayet zanlısı olarak tutuklanan, fakat daha sonra delil yetersizliğinden serbest bırakılan Christer Pettersson’un yakın arka­daşı onun cinayeti kendisine itiraf ettiğini açıklamıştır. (Bu haber 28 Ekim 2001 tarihli gazetelerde “Petterson‘un arkadaşı olan Gert Flyking tarafından yazılan ve Expressen gazetesine gönderilen mek­tupta dile getirildi” (Milliyet) denilerek yeni bir haber gibi tekrar or­taya çıkarılmıştır. İddiaya göre Petterson kendisine “Elbette ateş eden bendim, ancak beni suçlayamazlar. Çünkü silâh kayboldu” demiştir!) Ekim 1996′da ise cinayetin seyri tamamen başka tarafa çekilerek bu sefer KGB cinayet zanlısı olmuştur. İsveç gizli servisinin eski ajanla­rından gazeteci Bertil Wedin, 1985 yılından beri yaşamakta olduğu KKTC’de bir açıklama yaparak; Güney Afrika Cumhuriyeti’nde işle­diği cinayetlerden dolayı yargılanan bir eski polis şefinin, kendisinin Olaf Palme‘nin suikastçısı olduğuna dair iddiasının yalan olduğunu o tarihlerde (28 Şubat 1986) KKTC’nde bulunduğunu belirtiyordu. Wedin‘in araştırmalarına göre, cinayetin arkasında KGB vardı. O topladığı bilgileri hükümet yetkililerine iletmiş, Başbakan’da bilgileri sansür ederek ne yayınlatmış ne de geriye iade etmişti. İddiasına göre cinayetten bir gün önce bir Sovyet diplomat telefon görüşmesinde su­ikasttan bahsetmiş, diplomat aslında KGB ajanıymış. Cinayetten sonra yakalanan tetikçi, Rusya’dan gelmiş cinayet gününe kadar KGB‘ye ait binada kalmış. Polis Anders Larrson adlı bir İsveçlinin bilgisi olduğunu saptamış, bu kişide KGB adına çalışmış ama polis bu kişiyi tedavi için akıl hastanesine göndermiş. BM diplomatı Bernt Carlson‘da gerçeği bildiği için öldürülmüş o da Wedin ile aynı fikirdeymiş. [Locarbie'de sabotaj sonucu düşen PANAM uçağında bulu­nuyormuş]. Sovyet-İsveç işbirliği bozulmasın diye İsveç’te herkes susuyormuş. [Sovyetler 1992'de fiilen dağıldı]. Wedin sonunda Palme’nin katilini açıklayacağını belirtiyor, “ama bu nerede ve ne za­man olacak henüz bilmiyorum. Bunu şartlar belirleyecek.”

Sonuç olarak şu söylenebilir ki, geleneksel masonluk artık “ipin ucunu” kaçırmış, “ipin ucunu” başka güçler kontrol etmeye başlamış­tır. Masonluk, tıpkı azılı düşman ilân ettiği “komünistler” gibi ideal­lerini paraya, soysuzluğa, yolsuzluğa ve ahlâksızlığı tekabül ettirmiş bireylerin dejenerasyonuna uğrayarak mafîa’laşmıştır. Ya ortaya çıkıp kendilerini lâğv edeceklerdir, ya da geleneksel Kuba Locaları gibi devrimden yana tavırlarını açıkça ortaya koyacaklardır. Ya Barış-Ekmek-Özgürlük için emekçilerden yana, ya da Hür-Kardeş-Eşit soygunculardan yana, üçüncü yol yoktur. Mali-oligarşinin vurucu özel gücü CIA‘nin böylesine pervasız olmasının nedeni onu destekleyen ve öne süren iradenin küresel sermayenin sahibi olmasından gelmektedir.
Gizli Ordular – CİA

Ne yaparsiniz? 50 milyon kron az bir para degildir,bunun icin bir kac insanin hayati kaymis,bir kac insan cezaevine girip yillarca ceza yatmisa,hatta bir kac insan kurban verilmis hic önemli degildir.
önemli olan bu paraya ulasmaktir,bunun icin her yol mübahtir..
Bakin aygan ne diyor yazisinin sonunda..
Hiç kimseye, Allah muhafaza ''iftira'' etmek gibi bir düşüncem yoktur. Duyduklarımı, yaşadıklarımı ve izlenimlerimi başka kaynaklarca da teyit ettirdikten sonra açıklama yaptım. Gerisi muhataplarına kalmıştır. Benden bu kadar... 
Bizde soruyoruz?
Hangi kaynaklardan Aygan?hangi kaynaklardan? kaynak dedigin kimler?


NOT...isvec yetkilileri Palme olayinin cözülebilmesinin cinayette kullanilan silahin ortaya cikmasiyla olabilecegini belirtmektedirler.

Palme cinayetinin kimin tarafindan islendigini ugruna cinayetler isleyecek kadar sevdigi tc devletine degilde,arkadasi Abdulkadir Aygana anlatan itirafci (Tayfun)Hidir altug cinayet silahininda nerde oldugunu söylemismidir?merak iste.










2 yorum:

Abdurrahman Bilir dedi ki...

Ayganin para icin her seyi yapabilecek bir karakterde oldugu belli oluyor,adam para koparmak icin her yolu deniyor.
adam irkini bile degistirmis baksaniza.
Para icin cocugunu bile kullanan birinden her sey beklenir.
Saygilar
Abdurrahman Bilir

Adsız dedi ki...

ne oldu? arkasi gelmez oldu aciklamalarin
yoksa anlasmami saglandi yine?