30 Ocak 2011

Mutki'deki dram!

Bitlis'in Mutki İlçesi'nde, Jandarma Komutanlığı bitişiğindeki çöplük alanda yapılan kazı sonucu ortaya çıkan 18 kişiye ait kemikler için Almanya, İstanbul, Bingöl, Erzurum, Van, Bitlis, Elazığ ve Diyarbakır'dan Mutki'ye gelen 16 aile, savcılığa başvuruda

BİTLİS  - Farklı yerlerden gelen aileler, ayrı yollarda başlayıp aynı noktada birleşen acılarla dolu hikayelerini anlattı.
Bitlis'in Mutki İlçesi'nde Jandarma Karakolu'nun yanı başındaki çöplük alanda yapılan kazı sonucunda "Toplu mezarda" ortaya çıkan 18 kişiye ait kemikler için İHD'ye başvuran 16 aile Mutki'ye gelerek, DNA testi için kan örneklerini vermek üzere Mutki Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdu. Dün yapılan başvurunun ardından bugün hastaneye giderek kan verecek olan kayıp aileleri, umutlarını kaybetmeden bölgede yapılacak tüm toplu mezar kazıları için başvuracaklarını belirtti. Almanya, İstanbul, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Kars, Van, Bitlis ve ilçelerinden gelen aileler farklı yollarda başlayan fakat aynı noktada birleşen hikayelerini DİHA'ya anlattı.
Yola başlarken umutlarını da yanlarına alan kayıp aileleri, yıllardır hiç bir haber alamadıkları çocuklarının kemiklerini Mutki Jandarma Komutanlığı bitişiğindeki çöplük alanda bulmayı umut ediyor.
'Benim de çocuğumun bir mezar taşı var diyebileyim'
Almanya'nın Frankfurt kentinden yola koyularak Mutki'nin yolunu tutan 49 yaşındaki anne Azize Yıldız, 16 yaşındayken PKK'ye katılan oğlu Serhat Yıldız'ın kemiklerini arıyor. 1999 yılının bir sıcak ağustos gününde oğlunun Yalova'daki evlerinden ayrıldığını ve bir daha da kendisinden haber alamadıklarını söyleyen anne Yıldız, "Benim de çocuğumun bir mezar taşı var diyebileyim" diyerek, AKP Malatya Milletvekili Öznur Çalık'ın, Hakikatleri Araştırma Komisyonu için sarf ettiği, "Bu süreçte Hakikatleri Araştırma Komisyonu tartışması manidardır. Meclis'in seçimler nedeniyle çalışma takvimi dardır bu konu önümüzdeki günlerde araştırılmalıdır" sözlerine karşın, gündemde sıkça tartışılan komisyonunun gereğine vurgu yapıyor.

Bingöllü olan oğlunun lise son sınıf öğrencisiyken kararını PKK'den yana verdiğini belirten anne Yıldız, "12 yaşından beri siyasi partide çalışmalarda yer alıyordu. Halkına ve kültürüne düşkün biriydi. Kürtlüğünün bilinciyle kararlı ve emin adımlarla yol almayı bilen biriydi" diyerek, 12 yıllık hasretini tutamadığı gözyaşları ile dışa vuruyor.

'Annem ve babamın ağlayabileceği bir mezar olsun'

Diyarbakır Bismil'den göç ettirildikleri İstanbul'dan Mutki'ye uzanan hikayesini anlatan Muhsin Yan, 1991 yılından bu yana kendisinden haber alamadıkları ablası Şükriye Yan'a ait bir ipucu bulma umuduyla geldiğini belirtiyor. Yan, ablası PKK'ye katıldığında kendisinin 13 yaşında olduğunu söyleyerek ablasına dair hatırladıklarını şu sözlerle aktarıyor: "O zaman küçüktüm, köyümüze sık sık baskınlar düzenleniyordu. Hatırladığım kadarıyla bir sabah yine baskın olmuştu ve biz ablamın 4 arkadaşıyla birlikte PKK'ye katıldığını öğrenmiştik o sabah. Askeriye babama 'köyden çıkmazsanız sonunuz kötü olur' deyince zorla sürgün edildik. İstanbul'a göç ettik ve zaman zaman ablamın yaşadığına dair duyumlar aldık. Fakat 1999'da Mutki'de yaşanan bir çatışmada hayatını kaybettiğine dair bir duyum daha aldık."

'Dönemin tüm sorumluları yargılanmalı'
Aldıkları duyuma rağmen ablasının yaşamını yitirip yitirmediğine dair bir netlik olmadığına değinen Yan, "Benim amacım, ablam yaşamını yitirmişse şayet; anne ve babamın gidip üzerinde ağlayabileceği çocuklarına ait bir mezarın yerini tespit etmektir" ifadesinde bulunuyor. Ablasını, 'asi' sözcüğüyle özetleyen Yan, Hakikatleri Araştırma Komisyonu'nun önemine de değinerek, devletin geçmişiyle yüzleşmesi gerektiğine vurgu yapıyor. Yapılan kazıları olumlu bulduğunu ancak bununla yetinilmemesi gerektiğinin altını çizen Yan, "Bu acıları yaşatan her kim olursa olsun yargılanması gerekiyor. Dönemin başbakanından tutun, genelkurmayına, bakanlarından tutun, valisine, kaymakamına, savcısına her kesin yargılanması ve cezalandırılması gerekir" dedi.

'Son umut Mutki Toplu Mezarlığı'

1997 yılında PKK'ye katılan kardeşi Süheyla Kaya için Bingöl Karlıova'dan Mutki'ye gelen Musa Kaya ise sabırla 3'üncü kez başvurduğu savcılıktan olumlu bir cevap bulmayı umut ediyor. Kaya, kardeşinin 1999 yılında Bitlis bölgesinde çıkan bir çatışmada yaşamını yitirdiği duyumlarını aldıklarını fakat bu duyumların bir türlü netlik kazanmadığını belirterek, son dönemde Bitlis'in çeşitli yerlerinde toplu mezarların olduğuna dair çıkan haberler üzerine harekete geçtiğini belirtti. Kısa bir zaman önce Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurduğunu fakat; savcılıktan "Belirtilen 1999 Ekim ayında Bitlis'te bir çatışma yaşanmamıştır" cevabıyla Tatvan Savcılığı'na gönderildiğini söyledi. Tatvan'da yerel kaynaklardan, kardeşinin Tatvan'a bağlı Kokarsu (Arpêt) Köyü Geliyê Karoka bölgesinde 33 PKK'liyle birlikte yaşamını yitirdiği bilgisini edindiğini aktaran Kaya, İHD Diyarbakır Şubesi'ne başvurduğunu ancak hala net bir sonuca ulaşamadığı için Mutki'deki herhangi bir toplu mezarda olabileceği ihtimali üzerine bu sefer de Mutki Savcılığı'na başvuruda bulunduğunu belirtiyor.

'Devlet Kürtleri teslim almaya çalıştı ancak olmadı'

Kardeşini, "Köye sürekli baskına gelen askerlere zaman zaman çatardı. Onlarla kavga ederdi cesurca, hiç bir şeyden korkmazdı. Kürtlerde kadınlar için bir söz vardır ya 'mêranî' işte tam da öyle bir kadındı" cümleleriyle anlatan Kaya, kardeşinin yüzünü görürcesine gülümsüyor. Hakikatleri Araştırma Komisyonu'na da değinen Kaya, devletin yıllarca Kürtleri de Ermeniler gibi soykırımla bitirmeye çalıştığını ifade ederek, "Devlet yıllarca Kürtleri teslim almaya ve Türkleştirmeye çalıştı. Ancak Kürtlerin verdiği mücadeleyle devletin bu planı da suya düştü" dedi.

'Tu buyî neçîra tîm û koriciya'

Bingöl'e bağlı Dallıtepe Köyü'nden, 5 gün önce kaybettiği eşi ile 4 yıldır cezaevinde olan oğlu Cengiz'in de acısını yanına alarak Mutki'ye getiren Pakize Kişin de, 1992 yılında PKK'ye katılan kızı Hiclal Kişin için Mutki'den başlayarak Norşîn'e kadar ağıt yaktı. Kazının yapıldığı çöplük alanından ağıda başlayan nemli gözleriyle dağlara bakıp "Gula min ha gula min, min xewnek bidîta tû û hevalên xwe bihatana mala min, lê gula min tû bûyî nêçîra tîm û koriciya (Gülüm gülüm, bir rüya görseydim de arkadaşlarınla birlikte evimize geldiğini, ama hayır gülüm duydum ki tim ve korucuların avı olmuşsun)" ağıdını tekrarlayan anne Kişin, 16 yıldır göremediği kızının adeta gözlerini görürcesine derinlere dalıyor.

'16 yıldır uyuyamıyorum acaba onlar bu vicdanla nasıl uyuyor?'

"Çocuğuma ait bir parça bile bana yeter" diyen acılı anne Kişin, açılan çöplük başta olmak üzere tüm toplu mezarlarda yatan çocukların kendi çocuğu olduğunu söylüyor. Başbakan Erdoğan'a da seslenen anne Kişin, "İslam'ı savunuyorsun. Hangi dinde insanları katledip çöplüklere atıyorlar. Sana sesleniyorum senin çocuğun bir gün dışarıda kalsa, haber alamazsan acaba ne yaparsın?" diyerek, yapılanların hiçbir dine sığmadığını hatırlatıyor. Başbakan Erdoğan'ın Mutki Jandarma Komutanlığı bitişiğindeki çöplük alana gelerek elini vicdanına koymasını isteyen anne Kişin, "Bu acıları yaşatanlar ve bugün bu acıları yaşatanlara sessiz kalanlar nasıl uyuyabiliyor? Ben 16 yıldır uyuyamıyorum. Acaba onlar bu vicdanla nasıl uyuyorlar. Allah var, Allah var" diyerek son olarak kızı için yaktığı feryat dolu ağıtlardan birini seslendiriyor.

'Oğlumdan bir haber almadan ölmem bile'
Bitlis'in Norşên İlçesi'ne bağlı Oduncular Köyü'nden gelen anne Hanife Dinçer ise 1991 yılında PKK'ye katılan ve Mutki'deki toplu mezarlardan birinde olma ihtimali olan Burhan Dinçer'i anlatıyor. 20 yıldır haber alamadığı oğlunu bulma umuduyla karlı bir akşam Mutki'nin yolunu tutan anne Dinçer, "Ez heta kurê xwe nebînim ez naçîm mala xwe, ez nasekinim, ez heya wi nebînim ez namirim. Ez ji bo kurê xwe ketime serê van rê û dirban. (Oğlumu bulmayana kadar evime dönmeyeceğim. Durmayacağım, onu görmeyene kadar ölmeyeceğim. Oğlum için yollara düştüm)" diyerek, boğazına düğümlenmiş acıları yutkunmaya çalışıyor. Oğlunun fiziki görünüşünü Kürtçe sözcüklerle resmeden anne Dinçer, ölüsü de olsa dirisi de olsa oğlundan bir haber almadan Mutki'den gitmeyeceğini, onu bulmadan durmayacağını ve hatta ölmeyeceğini aktarıyor. DİHA
yüksekovahaber.com

Hiç yorum yok: