21 Aralık 2010

Eski Sirnak alay komutani Baki onurlubas,Kizilay,ve Sefer Bildik


Yayinladigimiz her yazinin,her haberin,her olayin mutlaka diger yazi,haber ve olaylarla ilgisi bulunmaktadir.
Eski milletvekili Nurettin yilmazin akrabasi Abdurrahman yilmaz ve Selami Cicekin katledilmesinde adi gecen Baki onurlubas´in Emekli olduktan sonra kizilay kurumu  ile ilgilendigini bir önceki yazimizda belirtmistik.
Jitem elemanlarinin Kizilay kimligi adi altinda irak kurdistaninda ve bir cok ülkede faliyet yürütügü daha önce basinda ve itirafcilarin aciklamalarinda ortaya cikmisti.
Kizilay kimligi altinda faliyet yürüten jitem elemanlari,bir cok operasyona ve bombali eyleme imza attigi kürt kamuoyu tarafindan bilinmektedir.
Sefer Bildik ismi kürt kamuoyuna yabanci bir isim degildir,bu sahis bir itirafci korucudur,beytüsebaplidir ve beytüsebapta ikamet etmektedir.
Bu sahis hakkinda kesinlesmis 36 yil ceza olmasina ragmen ...bu sahis bu güne yakalanmamistir,ve jitemdeki faliyetlerine devam etmektedir.
Bir cok faili mechul cinayette adi gecen Sefer Bildik Jitem komutanlari Cemal Temizöz ve levent göktasin en önemli adamlarindan biridir.güney kurdistanda ve suiriyede bir cok bombali eylem ve operasyona katilmistir.
Sefer Bildik ile ilgili bazi haber yazilarini buraya aktariyoruz.
JİTEM'ciler itirafçı çıktı
06-03-2003    Çeşitli faaliyetlerde bulunmak amacıyla Güney Kürdistan'a gönderilen ancak PDK tarafından yakalanarak tutuklanan JİTEM elemanları, korucu ve itirafçı çıktı

ERBİL - Kürdistan Demokratik Partisi'nin (PDK), son günlerde düzenlenen operasyonlarda gözaltına aldığı ve aralarında PKK itirafçısı Sefer Bildik, Hurşit Uğurlu ile korucuların da bulunduğu JİTEM elemanlarının isimleri belirlendi.

Yaklaşık 30 JİTEM elemanının "Kızılay görevlisi ve Türkmen kimliği çıkararak Kuzey Irak'a geldiği" istihbaratını değerlendiren KDP'li peşmergelerin operasyonları sürüyor. 3 gün önce 6 JİTEM elemanının yakalanmasının ardından operasyonlarını yayan PDK'nin diğer 24 kişilik bir JİTEM grubunu ele geçirmek için çalışmalarını sürdürdüğü bildirildi.

İtirafçılar devrede
PDK'nin operasyonunun ilk ayağında tutukladığı itirafçı Sefer Bildik'in (Beytüşebbap İlçesi Güneyyaka (Batê) Köyü nüfusuna kayıtlı) Ünal Yılmaz sahte kimliğini kullanarak Kuzey Irak'a girdiği belirlendi. PKK saflarındayken kaçan ve itirafçı olan Sefer Bildik hakkında Diyarbakır DGM'ce kesinleşmiş 36 yıl hapis cezası bulunuyor. Yıllarca aranan, ancak "görevini" sürdüren Bildik, halen korucu maaşı alıyor.

"Grup Komutanı" olduğu belirtilen Bildik'in ekibinde şu isimler bulunuyor: Sabri Yıldız (Şırnak Balveren nüfusuna kayıtlı-Seyfi olarak biliniyor), Hurşit Uğurlu (Qeşuren Aşireti'nden-Beytüşşebap nüfusuna kayıtlı, 1990'da yakalandıktan sonra itirafçı oldu), korucular Rahmi Çokdoğan, (Gevdan Aşireti) ve "Sarıkemal" lakaplı, Beytüşşebap nüfusuna kayıtlı Kemal Arslan. Bu ekip Şırnak Tümen Komutanı JİTEM elemanları ile 20 Şubat sonrası Şırnak'ta toplantılar yaptı.

Kannasla yakalandı
Grubun TNT kalıpları ve aralarında "kannas"ların da olduğu suikast silahları ile birlikte Güney Kürdistan'a geçtiğinin tespit edilmesi üzerine Ünal Yılmaz sahte kimlikli Sefer Bildik, 3 gün önce Duhok'ta 2 kişi ile birlikte gözaltına alınmıştı. Bildik tutuklanarak Duhok Cezaevi'ne konulurken, grubun kalabalık olduğunu öğrenen peşmergeler, 4 JİTEM elemanını da Zaxo'da yakalamışlardı.

Bu arada Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı yaklaşık 100 kişilik bir birliğin, Siyahkaya Bölgesi'nden Sınaht Bölgesi'ne geçtiği kaydedildi. 10 kilometre mesafe içeri giren askeri birliğin, yüksek tepeye konumlandığı bildirildi.


Jitemciye Bildik Kiyak

Güçlükonak Katliamı ile çok sayıda faili meçhul cinayette adı geçen JİTEM'ci Sefer Bildik'in, somut bilgilere rağmen bugüne kadar ifadesi bile alınmadıBildik ile ilgili son olarak JİTEM'ci Albay Cemal Temizöz'ün yargılandığı davada cinayet işlediğine dair somut bilgiler veriliyor. Aynı davadan yargılanan itirafçı Hıdır Altuğ, Bildik'in Cudi Dağı eteklerinde atıyla meşe yaprakları taşıyan bir köylüyü BKC marka silahla vurduğunu söylüyor.Yargıdan 'Bildik' kıyakŞırnak ve civarında JİTEM'in 1993-95 yılları arasında işlenen 55 faili meçhul cinayetin sorumlusu olarak yargılanan Albay Cemal Temizöz, korucubaşı Kamil Atak ve oğlu Tamer Atak ile Hıdır Altuğ, Abdülhakim Güven ve Adem Yakın dosyalarında ismi geçen ve hakkında en az bir cinayet işlediğine dair somut bilgi olmasına rağmen Hasan kod adlı Sefer Bildik'in ifadesine bile başvurulmuyorSözkonusu dosyada Bildik'in işlediği cinayetler detayıyla anlatılmasına rağmen hakkında hiçbir işlem yapılmaması akıllara, Bildik'e yeni görevler mi verildi sorusunu getirdi.31 Mart 2009 tarihinde Diyarbakır TEM Şube Müdürlüğü'nde 'Sokak Lambası' kod adıyla ifade veren gizli tanık ve aynı zamanda davanın sanıklarından Çemişgezek nüfusuna kayıtlı itirafçı Hıdır Altuğ, Sefer Bildik'in işlediği cinayeti şöyle anlatıyor:'Bölgedeki örgütsel faaliyetleri kontrol amaçlı Cabbar kod Uzman, Selim Hoca Uzman, Yavuz Uzman, Tuna Uzman, Şahin, Bedran kod Adem Yakın, Ferit kod Abdulhakim Güven ve Hasan kod Sefer Bildik ile yaya olarak Cizre ilçesine bağlı Çağlayan köyünün karşısında stratejik bir tepeye yaya olarak intikal ettiler. Bu tepe Cudi dağının eteklerine düşüyordu. Burada dinlenme amaçlı tepede oturdukları sırada yaşlı bir köylünün atına meşe yaprakları yüklemiş vaziyette gittiği sırada, Hasan Kod Sefer Bildik kullanmış olduğu BKC marka silahla atın arkasında yürüyen şahsa nişan alarak bir el ateş etti ve şahsı öldürdü. Beklemeye devam ettikleri sırada karşı yamaçtan 40-50 yaşlarında bir şahsın yukarıda isimlerini söylediğim şahısların alt kısmından geçtiğini söylediler. Yavuz Uzman, şahsı yanlarına çağırarak muhabbet etmek amacıyla oturttu. Yaşlı şahıs bir müddet önce öldürülen şahsın öldürülme anını gördüğü düşünülerek tabaka ile sigara sardığı sırada Tuna Uzman tarafından kalaşinkof marka silahla arkadan kafasına bir el ateş etmek suretiyle öldürüldü. Tepede yanlarına çağırdıkları şahsı öldükten sonra yakınlarda bulunan bodur meşelik ağaçların arasına yumuşak olan toprağın kazılmak suretiyle şahsı gömdüler, üzerine de taş koydular. Daha sonra tekrardan Cizre ilçe jandarmaya geri döndüler. Bu sırada bu şahsın yani ilk öldürülen yaşlı şahsın atının üzerinde yeşil yapraklar vardı, o nedenle atın rengini hatırlamıyorum ama atın gittiğini biliyorum. Bu bahsettiğim hadise de keyfi yapılan ve hiçbir sebebi olmayan bir öldürmeydi.'Davanın bir diğer gizli tanık ve aynı zamanda sanığı olan 'Tükenmez Kalem' kod adlı Cizre'li itirafçı Abdülhakim Güven de 22 Mart tarihinde Diyarbakır'da polis nezaretinde verdiği ifadesinde Bildik hakkında şunları söylüyor: 'Benim tanıdığım ve 1990'lı yıllarda itirafçı olarak Hakkari, Silopi ve Beytüşşebap bölgesinde çeşitli olaylara karışan Hasan kod Sefer Bildik isimli kişi ile de benim irtibatım devam etmektedir. Kendisi bana yakın zamanda bildiklerini anlatma konusunda ilgili bir makam aradığını söylemişti. Ayrıca şu anda yanımda çalışan Bedran kod Adem Yakın da yasa dışı olaylarla alakalı beyanda bulunacağı hususunu birkaç defa bana ifade etti. Onlardan da bilgi alınabileceğini zannediyorum. Sefer Bildik Beytüşşebap nüfusuna kayıtlıdır, baba adını bilmem ama itirafçıdır, ailesi de korucudur.'Maaş alıyorBeytüşşebap Güneyyaka köyü nüfusuna kayıtlı Bildik halen Beytüşşebap'ta ve korucu maaşı alıyor.Güçlükonak'ta vardıSefer Bildik'in ismi ilk olarak 1996 yılında Şırnak Güçlükonak katliamında geçti. Güçlükonak'ta 15 Ocak 1996'da 5'i korucu, 11 kişinin bir minibüs içerisinde tarandıktan sonra yakılarak öldürülmesi olayına Bildik'in yanısıra, itirafçı-korucu Hurşit Uğurlu, korucu Hacı Öztunç, itirafçı-korucu Hamit Yıldırım da yer almıştı. Hacı Öztunç, JİTEM tarafından 'çok konuşuyor' diye öldürülerek cesedi Nerduş Köprüsü altına atıldı ve 1998 yılında Silopi'de kimsesizler mezarlığına gömüldü. Katliamda yer alan Hurşit Uğurlu ise, üç yıl önce HPG tarafından öldürülmüştü. Katliamda yer alan Hamit Yıldırım, yakın bir zamana kadar Şırnak'ın Kumçatı beldesinde ikamet ederken, ismi eski JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan tarafından Musa Anter cinayetinde tetiği çeken olarak da dile getirilmişti.Çavuşlara da dokunulmadıDiyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye devam edilen JİTEM Şırnak davasında sadece biri tutuksuz 7 kişi yargılanırken, polis ve savcılık ifadelerinde yargılanan kişilerle birlikte faili meçhul cinayetlere katılan Cabbar kod adlı Uzman Çavuş, Selim Hoca kod adlı Uzman Çavuş, Yavuz kod adlı Uzman Çavuş ve Tuna kod adlı Uzman Çavuş ile Sefer Bildik hakkında herhangi bir işlemin yapılmadığı ve ifadelerine başvurulmadığı ortaya çıktı. Bu durum ise akıllara söz konusu kişilere yeni görevler verildiği sorusunu getiriyor.Çatlı ile Zaho katliamındaSefer Bildik'in adı 2003 yılında Ülkede Özgür Gündem gazetesinde yayınlanan Abdulkarir Aygan'ın itiraflarında da yer aldı. Aygan 28 Şubat 1995 yılında Zaho'da bombalama sonucu 100'e yakın Kürdün öldüğü olaya ilişkin de bilgi verdi. Daha önce de PDK ile YNK arasında çatışma çıkarmak ve PKK'nin üzerine atılmak amacıyla yapıldığı belirtilen olayda, Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı'nın da ismi geçiyor. Çatlı'nın o tarihde Zaho'da olduğu ortaya çıkmıştı. Aygan, olaya ilişkin şu bilgileri verdi: 'Bu kişiyle karşılaşmadım. Ancak olaya gelince, şimdi Abdülhakim Güven, Hıdır Altuğ, Adem Yakın, Hüseyin Bülbül ve Sefer Bildik bunlar o yörede Cizre Jandarma İlçe Komutanlığı emrinde çalışan kişilerdi. Resmi olmamasına rağmen o zaman yüzbaşı olan sonra da JİTEM Komutanı olan ilçe komutanı Cemal Temizöz vardı. Bunların yanına iki üç tanede uzman çavuş vermişti. onlarda sivil giyimli, o bölgede onlar terör estiriyordu. Suriye toprağına gece bir iki tanesi geçip, boru petrol tesislerini patlatıyor, binalara bomba koyabiliyorlardı. Zaxo'dakini de Sefer Bildik'in yaptığını Abdülhakim Güven söylemişti. Ne kadar doğru olup olmadığını bilmiyorum.'Bombalı araçla yakalandıŞubat 2003 tarihinde, Amerika'nın Irak'ı işgal etmesi öncesinde Federal Kürdistan Bölgesi'nde bombalama eylemleri yapmak için aralarında Sefer Bildik'in de bulunduğu bir grup itirafçı ve JİTEM elemanı, buraya 'Kızılay görevlisi' olarak geçti. KDP'nin istihbarat çalışması sonucu aralarında 'Ünal Yılmaz' sahte kimliğini kullanan Sefer Bildik'in de bulunduğu JİTEM grubu bombalı araçla Zaxo'da yakalandı ve Erbil'de bir yıl kadar cezaevinde kaldıktan sonra mahkemeye çıkarılmadan, JİTEM yetkilileriyle yapılan pazarlık sonucu Habur Sınır Kapısı'na getirilerek sınır dışı edilmişti.  


6 YIL SONRA YİNE ÇEVRİMLİ, YİNE KATLİAM


Tarihler 11 Ocak 1996'yı gösteriyordu. Babası gözaltındaydı, babasını sordu, 'Sen git haber veririz' dediler. Meryem'e gelen haber, babasıyla birlikte 10 köylünün minibüsün içinde önce tarandığı, sonra da yakıldığı oldu. Öldürülenler 11 Haziran 1990'da Çevrimli Köyü'nde katledilen 27 kişinin akrabalarıydı. Güçlükonak katliamı için de ' PKK yaptı' denildi, ancak yıllar sonra gelen itiraflar gerçeğin farklı olduğunu gösterdi


Bu kez Güçlükonak


Tarihler 11 Ocak 1996'yı gösterdiğinde acı haber Güçlükonak'tan geldi. Bir minibüste bulunan 11 köylü önce taranmış, sonra da yakılmıştı. Resmi kaynaklar hemen olayı PKK'nin yaptığını duyurdu ve yıllarca bu böyle bilindi. Oysa gerçek çok


Öldürülen köylülerden Ali Nas'ın kızı Meryem Demir, 3 Mart 2009'da Milliyet Gazetesi'ne, babasının zorla koruculaştırılmak istendiğini, ancak babasının bunu kabul etmediğini söylüyordu. Meryem, babasının ve kendisiyle aynı durumda olan 5 akrabasının koruculuk dayatmasına karşılık firar ettiğini aktırıyordu ve sonrasında yaşananları bütün çıplaklığıyla dile getiriyordu.


Firar eden köylüler Çevrimli ve Yatağan köylüleriydi. Komşu köylerdi. Çevrimli 1990'da 27 kişinin öldürüldüğü köydü.


Bir başka komşu köy olan Koçyurdu Köyü'ndeki Taşkonak Jandarma Taburu tarafından Ali Nas, Abdullah İlhan, Neytullah İlhan, Ahmet Kaya, Halit Kaya ve Ramazan Oruç adlı köylüler gözaltına alınıyorlar ve burada işkence görüyorlar. Bir süre sonra serbest bırakılan köylüler yine gözaltına alınıyorlar. 6 gün boyunca burada da işkenceye maruz kalıyorlar.


Meryem ve annesi karakola gidiyorlar ve Ali Nas'ı sorduklarında 'Siz gidin, biz haber veririz' yanıtı veriliyor.


Gözaltındaki 6 köylü işkencede öldürülüyor ve Koçyurdu Köyü korucularına gelip köylüleri almaları için haber veriliyor. Koruculardan Hamit Yılmaz, Abdulhalim Yılmaz, Mehmet Öner ve Lokman Özdemir, Ramazan Nas'a ait 56 AH 320 plakalı minibüsle gözaltındakileri almaya gidiyorlar.


İşkencede öldürülen köylüler minibüse bindiriliyor ve birkaç askerin eşliğinde korucularla birlikte köye doğru yola koyuluyor. Katliamın yapıldığı yere az ötede askerler minibüsten iniyor ve şoföre devam etmesini söylüyor. Şoför kuşkulanıyor, arabadan inip kaçmaya başlıyor. Ancak minibüs, bölgeye sevk edilen korucular, askerler ve helikopter tarafından taranıyor.


Meryem ve annesine de acı haber böyle geliyor. 11 köylü önce taranıyor, sonra ise yakılıyor. Böylece 11 Ocak 1990'da Düğünyurdu köyünde 3 köylünün korucu olmayı kabul etmedikleri için öldürülmesiyle başlayan, Çevrimli ve Güçlükonak olaylarıyla süren katliamlarda aynı bölgeden öldürülenlerin sayısı 41'e yükselmiş oldu. Üstelik öldürülenlerin hepsi de yakın akraba...


Öldürülenlerin isimlerine bakıldığında, özellikle de işkencede öldürülenleri almaya giden korucuların soyadlarına bakıldığında hemen gerçek ortaya çıkıyor: Yılmaz ve Öner soyadı 11 Haziran 1990'da öldürülen çok sayıda köylünün soyadı ile aynı ve iki katliamda öldürülenler de aynı köyden.


Buradan hareketle iki katliamın da aynı ellerden çıktığını tahmin etmek zor değil ve bütün veriler de zaten bunu kanıtlıyor.


Yetkililer Güçlükonak katliamı olarak kayıtlara geçen Çevrimli ve Yatağan köylülerinin öldürülmesi olayıyla ilgili olarak hemen ' PKK yaptı' açıklaması yaptı ve helikopterle olay bölgesine götürdükleri gazeteciler de böyle yazdı.


***


Meryem bu açıklamaya hiçbir zaman inanmadı, gerçekleri sorgulayanlar da öyle...


Çünkü köylüler gözaltındaydı ve askerlerin kontrolü altında bulunan bölgede vurulmuştu. Çünkü yakılan köylülerin kimlikleri sapasağlam bir şekilde askerler tarafından olay yerine gelen savcıya verilmişti. Ancak hiçbir soruşturma yapılmadı, resmi açıklama geçerli sayıldı ve olayın üstü örtüldü.


Meryem ve akrabaları olayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıdılar ve Türkiye 'etkin soruşturma yürütmediği' için cezalandırıldı.


Hiçbir zaman soruşturma yürütülmediği gibi gerçeklerin gizlendiği, yıllar sonra gelen itiraflarla da açığa çıktı.


İlk itiraf dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Adnan Ekmen'den geldi. Ekmen, Şubat 2009'da, 'Katliamı PKK yapmadı, bunu biliyorduk ama çaresizdik, üzerine gidemedik. Dosya yeniden açılsın. Ben tanıklık ederim. Olayın perde arkasını öğrendiğimiz halde maalesef kamuoyuna açıklayamadık... Deniz Baykal'a bildiklerimi Başbakan Çiller'e anlatmayı teklif ettim. 'Sen bilirsin, ama Başbakan'ın bu ara işi başından aşkın' deyince vazgeçtim' dedi.


Bir itiraf da, Ocak 2010'da, eski Jandarma Kıdemli Yüzbaşı Özcan Tozlu'dan gelmişti. Tozlu, Şemdinli olayından da sorumlu tutulan Korgeneral Selahattin Uğurlu'nun emriyle, Muhabere Arama Kurtarma (MAK) Timleri'nin gözetiminde, 11 köylünün katledildiğini, daha sonra PKK'ye mal edildiğini açıklamıştı.


Tanıdık isimler var


Çevrimli Köyü'nde 27 kişinin öldürülmesi olayıyla ilgili dikkat çektiğimiz önemli bir husus vardı. Bu da olaydan doğrudan sorumlu tutulan kişilerdi. PKK olaydan bir süre sonra katliamı yapmakla suçladığı 4 kişiyi öldürdüğünü duyurmuştu. Bu 4 kişiden biri de korucu Ömer İstemi idi.


Ömer İstemi ismine bakıldığında Çevrimli katliamı ve sonrasında yaşanan birçok olayla ilgili gerçekler rahatlıkla görülebiliyor. İstemi Alkemer köyü korucularındandı. Köyün korucuları birçok olayda yer aldı.


İstemi'nin en dikkat çekici ilişkileri ise şu isimlerle idi: Hurşit Uğurlu, Cemil Uğurlu, Sefer Bildik, Hüseyin Adıyaman, Hamit Yıldırım, Hacı Öztunç... Bu isimler JİTEM'in karıştığı ortaya çıkan birçok olayla gündeme geldi.


Hurşit Uğurlu, PKK gerillasıydı. 7-10 Nisan 1990 tarihleri arasında Beytüşşebap'ın Başaran (Çeman) Köyü kırsalında çıkan ve çok sayıda PKK'linin yaşamını yitirdiği çatışmada sağ olarak yakalandı. Sadece onun sağ yakalanması PKK tarafından 'kuşkulu' bir durum olarak değerlendirildi. Yakalandıktan sonra Diyarbakır E Tipi Cezaevi'ne konuldu. Uğurlu, 'örgüt üyeliği ve güvenlik güçleriyle çatışmaya girmek' suçlarından 36 yıl hapis cezasıyla yargılandı. Yargılama sürerken itirafçı olmak için başvurdu ve 1994'te tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.


Cezaevinde kaldığı süre içinde düzenli olarak operasyonlara çıkarıldı, JİTEM'le çalıştı. Özellikle sınır bölgelerindeki JİTEM faaliyetlerinde yer aldı. İstemi ile ilişkisi de böylece gelişti. Serbest bırakıldıktan sonra ise itirafçı konumundan çıkarılarak aktif ve resmi bir JİTEM üyesi haline getirildi. Resmiyette korucu maaşı alamadığı için, maaş bordrosu eşi Nesime Uğurlu adına düzenlendi.


Daha sonra Diyarbakır 2 No'lu DGM tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırıldıysa da o dışarıda JİTEM üyesi olarak çalışmaya devam etti. 1995'te Beytüşşebap'ın Pirozhan Köyü'ne yerleşerek korucu başı oldu. Dönemin Beytüşşebap Taktik Jandarma Alay Komutanı Albay Recep Onur'un himayesine girdi ve sınır ötesi operasyonlar ile birçok faili meçhul cinayette yer aldı.


2004'te Ülkede Özgür Gündem Gazetesi'ne konuşan JİTEM üyesi Abdülkadir Aygan, Uğurlu'nun katıldığı olayları anlattı. Aygan, Uğurlu'nun Sefer Bildik, Hamit Yıldırım ve Hacı Öztunç'la birlikte Ocak 1996'daki Güçlükonak katliamında yer aldığını söyledi.


Güçlükonak katliamında rol alan Uğurlu, aynı zamanda Beytüşşebap İlçe Alay Komutanlığı tarafından koruculardan oluşturulan ve özel bir birlik olan Zıpkın Birliği'nde de yer aldı. Uğurlu'nun yanı sıra birlikte yer alan bazı kişiler şöyle: İsmet Öter, Bahri Aydemir ve Kemal Aslan ile emirlerindeki korucular...


Söz konusu birlik sadece cinayetler işlemekle kalmadı. Aynı zamanda yolsuzlukla da gündeme geldi. Bu birliğe korucuları katabilmek için, 2004'ten sonra dönemin Şırnak Valisi Osman Güneş'in emriyle, birliğe yazılacaklara Köye Dönüş Projesi kapsamında, 'Evleri yakıldı' denilerek maddi yardımda bulunuldu. Uğurlu da bu ranttan yeterince faydalandı.


Uğurlu, 22 Eylül 2006'da Beytüşşebap'a bağlı Günyüzü (Melêsa) Köyü'ndeki evinin önünde PKK'liler tarafından vurularak öldürüldü. Ülkede Özgür Gündem Gazetesi olayı 'Savaş suçlusu öldürüldü' manşetiyle duyurdu. Bunun üzerine gazete hakkında 'güvenlik görevlisini savaş suçlusu şeklinde gösterdiği' gerekçesiyle dava açıldı. Böylece Güçlükonak katliamına ve daha birçok faili meçhul cinayete katılan, aldığı 18 yıl hapis cezasına rağmen dışarıda 'devlet adına' serbest dolaşan kişi bir kez daha sahiplenilmiş oldu.


***


Cemil Uğurlu, Hurşit Uğurlu'nun akrabası ve Zıpkın Birliği'nin gözde isimlerinden biriydi. Son olarak adı 26 Temmuz 2009'da DTP'li Necman Ölmez ile Ferhat Ediş'in öldürülmesi olayına karıştı. Kur'an-ı Kerim'e el basarak olayla ilgisi olmadığını söylediği halde, daha sonra cinayetleri işlediği ortaya çıktı ve tutuklandı. Uğurlu'nun 29 Eylül 2007'de Beytüşşebap'ın Beşağaç (Hemkan) köyünde 12 köylünün minibüste taranarak öldürülmesi olayında yer aldığı da kaydediliyor. Akrabası Hurşit Uğurlu'nun 11 yıl önce Güçlükonak'ta 11 köylünün minibüste taranarak öldürülmesi olayında yer aldığı gibi...


Sefer Bildik, Şırnak bölgesindeki birçok faili meçhul cinayete karıştığı gibi Güçlükonak katliamında da adı geçiyor. İtirafçı-korucu olan Bildik, son olarak Şubat 2003'te gündeme geldi. Bildik, Federal Kürdistan Bölgesi'nde bomba ve cephane yüklü bir araçla yakalandı ve Duhok Cezaevi'ne konuldu. Bildik, JİTEM'in devreye girmesiyle serbest bırakıldı ve halen Beytüşşebap'ta yaşıyor.


Hacı Öztunç, hırsızlık suçlamasıyla 1987-88 tarihlerinde Hakkari Kapalı Cezaevi'nde kaldı. Tahliye olduktan sonra Beytüşşebap'a yerleşti ve korucu oldu. Öztunç, 1997'de Güçlükonak katliamında yer alanların isimlerini açıkladı. Katliamı itirafçı-korucu Hamit Yıldırım, itirafçı-korucu Hurşit Uğurlu, itirafçı-korucu Sefer Bildik ile askerlerin de içinde yer aldığı bir grup tarafından birlikte yaptıklarını anlattı. Öztunç, gerçekleri anlattığı aynı yıl içinde 'çok konuştuğu' gerekçesiyle JİTEM tarafından öldürüldü ve cesedi Silopi- Cizre arasında bulunan Nerduş köprüsü yakınlarına atıldı. Yakınları cesedini almayınca Silopi Kimsesizler Mezarlığı'na gömüldü. Mezar yeri hala tespit edilemedi.


Hamit Yıldırım, Öztunç'un Güçlükonak katliamında yer aldığını söylediği isimlerden biri. Ancak kamuoyu Yıldırım'ı 20 Eylül 1992'de Diyarbakır'da Musa Anter'in öldürülmesi olayı ile tanıyor. JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan'ın anlattığına göre cinayette tetiği çeken kişi Yıldırım'dı. Yıldırım Sefer Bildik'le birlikte Federe Kürdistan Bölgesi'nde 2003'te yakalandı ve daha sonra serbest bırakılınca da görevine devam etti.


Hüseyin Adıyaman, Şırnak bölgesinde etkili olan ve başını Tahir Adıyaman'ın çektiği korucu birliklerinin önemli isimlerinden biri. İsmi ilk olarak Çevrimli katliamına karışan Ömer İstemi ile olan ilişkileriyle gündeme geldi ve katliamda rol aldığı kaydedildi. Hurşit Uğurlu ve ekibiyle olan ilişkileri ise hep sürdü ve Güçlükonak katliamında doğrudan yer almasa da 'önemli bir katkı sunduğu' belirtiliyor. Adıyaman ismi son olarak 2007'de Beşağaç (Hemkan) Köyü'nde 12 köylünün minibüste taranarak öldürülmesi olayında gündeme geldi.


***


Katliamlarla ilgili şimdiye kadar gündeme gelen isimler daha çok JİTEM elemanı olarak faaliyet yürüten korucular ve itirafçılar oldu. Ancak askeri yetkilileri de unutmamak lazım...


Recep Onur, öne çıkan isimlerden. Güçlükonak ve Çevrimli katliamlarında rol aldığı açığa çıkan Hurşit Uğurlu'yu en çok himaye eden kişi, dönemin Beytüşşebap Taktik Jandarma Alay Komutanı Albay Recep Onur oldu. Onur Uğurlu'ya her türlü kolaylığı sağladı. Uzun yıllar bölgede görev yapan Onur'un ismi son olarak Ergenekon davasında gündeme geldi. Ergenekon sanığı Oktay Yıldırım'dan ele geçirilen bir belgeye göre, 2003'te Muğla İl Jandarma Komutanı olan Albay Recep Onur terfi etmek için dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı olan Aytaç Yalman'a rüşvet teklifinde bulundu. Bu tekliften sonra Onur tuğgeneralliğe terfi etti.


Selahattin Uğurlu, askeri yetkililer arasında en dikkat çeken isim. Ocak 2010'da, eski Jandarma Kıdemli Yüzbaşı Özcan Tozlu, Güçlükonak'ta 11 köylünün Korgeneral Selahattin Uğurlu'nun emriyle, Muhabere Arama Kurtarma (MAK) Timleri'nin gözetiminde, 7 korucu tarafından katledildiğini, daha sonra PKK'ye mal edildiğini açıkladı. Tozlu, JİTEM'in kurucularından Cem Ersever, Abdülkerim Kırca ve 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım, MAK Komutanı ve bugün Ergenekon davasından yargılanan Albay Levent Göktaş, Harp Akademileri Komutan Yardımcısı Korgeneral Selahattin Uğurlu ile Bölge'de, Ergenekon'un tutuklu sanıklarından Veli Küçük'le de İstanbul'da çalıştı ve 2000'de YAŞ kararı ile ordudan atıldı. Tozlu'nun ismini verdiği Selahattin Uğurlu oldukça tanıdık bir isim. Uğurlu ismi, ilk olarak Kasım 2005'te yaşanan ve uzun süre gündemde kalan Şemdinli olayıyla gündeme gelmişti. Şemdinli davasının iddianamesinde Uğurlu Şemdinli olayından sorumlu tutulmuştu, ancak buna rağmen Uğurlu hakkında herhangi bir dava açılamadı ve korgeneralliğe terfi ettirildi. Uğurlu, 28 Nisan 2009'da yayınlanan ses kaydında da 'Şemdinli'yi yakalım' sözleriyle başladığı konuşmasını şöyle sürdürmüştü: 'İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın 1925'te çok gizli derecede yazdırmış olduğu gizli rapor var. Diyor ki, önce tespit edeceksin. Ali, Veli, Hasan, Hüseyin. Önce diyor ekinini yakacaksın. Zorbalık yapıyor, devam ediyor. Hayvanını telef edeceksin. Uslanmadı evini başına yıkacaksın. Uslanmadı öbür dünyaya göç ettireceksin. Kalanını da buradan def ettireceksin.'


Sonuç yerine


Güçlükonak katliamı sıradan bir katliam değildi. Kürt sorununun neredeyse geleceğini belirleyecek düzeyde önemliydi. PKK Aralık 1995'te Kürt sorununun çözümü için ateşkes ilan etmişti ve bu ateşkesle birlikte ulusal ve uluslar arası arenada Kürt sorununa çözüm tartışmaları da artmıştı. Köylülerin katledilmesi de bu ateşkesten günler sonra gerçekleştirildi ve PKK suçlanarak ateşkes berhava edildi.


1990'daki Çevrimli katliamı ise, PKK hakkında 'sivilleri gözünü kırpmadan vuran bir örgüt' ve 'bebek katilleri' imajını oluşturmaya hizmet etti. Aynı zamanda katliam, bölge insanlarının 'ya korucu olmayı ya da ölümü veya zorla göç etmeyi kabul edecekleri' dayatmasına maruz kaldıkları en vahşi uygulama olarak kayıtlara geçti. Nitekim benzer olaylar daha sonraki yıllarda çeşitli bölgelerde bütün vahşetiyle yaşanmaya devam etti. Sonuç, binlerce yakılmış ve boşaltılmış köy, binlerce faili meçhul cinayet ve infaz, sayısız katliam...


Dolayısıyla iki olay da nitelikleri ve ifade ettikleri itibariyle Kürt sorununda önemli birer eşiği ifade ediyor. İki olay ve benzerleri (örneğin iki hafta önce Günlük Gazetesi'nde ilk kez yazılan Tatvan Karükan Köyü katliamı) aydınlanmış durumda, ancak faillerinden hala hesap soran yok. Bu olaylar hala dava açılmayı bekliyor ve sorumluların yargılanmasını. Unutmayalım, Kürt sorununun çözümü yolunda atılması gereken bir adım da hakikatin açığa çıkarılması ve adaletin yerini bulmasıdır.


Katliamlarla ilgili isimleri geçenler yan yana getirildiğinde ve Çevrimli ile Güçlükonak katliamları iyice irdelendiğinde gerçekler bir bir ortaya çıkıyor. Üstelik ortaya çıkan gerçeklerle, 1990'lı yıllar boyunca Kürt illerinde ne tür uygulamaların yapıldığı, bunların kimler tarafından gerçekleştirildiği çok daha net bir şekilde anlaşılıyor. Mesele burada tek tek isimler de değil, çok daha fazlasıdır: Sistematik bir politikayla karşı karşıya kalıyoruz ve dolayısıyla bunun sorumlusu bir - iki kişi olmaktan çıkıyor.


Güçlükonak katliamıyla ilgili dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Adnan Ekmen'in de işaret ettiği gibi olay dönemin başbakanı ve yardımcısı ile Genelkurmay yetkilileri tarafından bile çok iyi biliniyordu, ama üstü örtüldü. Bu da gösteriyor ki, olay kişilerin münferit eylemleri olmaktan çıkıyor ve alttan üste doğru genişleyen bir halkaya dönüşüyor. Katliamlarla ilgili hakikatin anlaşılması ve adaletin yerini bulması için bu çerçevede yaklaşılmasının daha yararlı olacağını belirtmekte fayda var. BİTTİ


Hazırlayan: NURİ FIRAT






Şırnak'ın Güçlükonak ilçesi yakınlarında 1996 yılında 5'i korucu, 11 kişinin bir minibüs içerisinde tarandıktan sonra yakılarak öldürüldüğü olaya karışanlardan biri Musa Anter'in öldürülmesi olayında tetik çeken eski itirafçı ve korucu Hamit Yıldırım idi. Katliama karışan itirafçı ve koruculardan Hacı Öztunç "çok konuştuğu için’ Jitem tarafından öldürülüp cesedi Silopi'de Kimsesizler Mezarlığı'na gömülürken, korucubaşı Hurşit Uğurlu gerillalar tarafından cezalandırıldı. Güçlükonak katliamına karışan JİTEM elemanı askerler dışında, itirafçı-korucular Hamit Yıldırım ile Sefer Bildik halen yaşıyor.SİDAR BORAN/ANF
Güçlükonak'ta, 11 kişinin katledildiği olay üzerindeki sır perdesi aralanıyor. Güçlükonak katliamında, Musa Anter cinayetinde tetik çeken korucu Hamit Yıldırım'ın da yer aldığı öğrenildi.
Şırnak'ın Güçlükonak ilçesi yakınlarında 1996 yılında 5'i korucu, 11 kişinin bir minibüs içerisinde tarandıktan sonra yakılarak öldürüldüğü olaya karışanlardan biri Musa Anter'in öldürülmesi olayında tetik çeken eski itirafçı ve korucu Hamit Yıldırım idi. Katliama karışan itirafçı ve koruculardan Hacı Öztunç "çok konuştuğu için’ Jitem tarafından öldürülüp cesedi Silopi'de Kimsesizler Mezarlığı'na gömülürken, korucubaşı Hurşit Uğurlu gerillalar tarafından cezalandırıldı. Güçlükonak katliamına karışan JİTEM elemanı askerler dışında, itirafçı-korucular Hamit Yıldırım ile Sefer Bildik halen yaşıyor.
PKK'nin 15 Aralık 1995 yılında tek taraflı ateşkes ilan etmesinden hemen sonra Şırnak'ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine 12 Ocak 1996 günü baskın yapan askerler, Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç'u gözaltına aldı. PKK'ye yardım ettikleri iddiasıyla gözaltına bu kişiler, Taşkonak Jandarma Taburu'na götürüldü. 15 Ocak günü ise Koçyurdu köyü korucularından Hamit Yılmaz, Abdulhalim Yılmaz, Mehmet Öner ve Lokman Özdemir , "görev var" denilerek Ramazan Nas'a ait minibüsle aynı Tabur'a götürüldü. Gözaltındaki köylüler ve "görev" için götürülen korucular, Taşkonak Taburu'nda, Ramazan Nas'a ait 56 AH 320 minibüse bindirilerek aynı gün yola çıkarıldı. Minibüs Tabur ile Koçyurdu köyü arasında silahlı bir grup tarafından durdurularak kurşun yağmuruna tutuldu ve ardından içindekilerle birlikte yakıldı. Olaydan bir gün sonra 16 Ocak 1996 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından Ankara'dan Güçlükonak'a helikopterle getirilen gazetecilere, katliamın PKK tarafından gerçekleştirildiği söylendi.
Genelkurmay'ın direktiflerine uyan basın, haberi günlerce bu şekilde yazdı.
Güçlükonak katliamının ardından, "Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu", gazetecileri de yanlarına alarak 13 Şubat 1996 tarihinde olay yerinde incelemelerde bulundu. Heyet, katliamın devlet güçlerince gerçekleştiğini duyurdu ve Genelkurmay Başkanlığı hakkında suç duyurusunda bulundu. Katliam kurbanlarının yakınları askeri yetkililerin baskılarına rağmen 12 Temmuz 1996 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'ne başvurdu. Güçlükonak Katliamı davası AİHM'e götürüldü ve burada Türkiye mahkum edildi.
KATLİAMA KARIŞAN KORUCU ÖLDÜRÜLDÜ
Güçlükonak katliamından bir yıl sonra, katliamı gerçekleştirenlerden Jirki aşiretine mensup korucu Hacı Öztunç, kendisiyle birlikte katliamda yer alanların ismini açıkladı. Katliamı itirafçı-korucu Hamit Yıldırım, itirafçı-korucu Hurşit Uğurlu, itirafçı-korucu Sefer Bildik ile askerlerin de içinde yer aldığı bir grup tarafından birlikte yaptıklarını anlattı. Hırsızlık suçundan 1987-1988 tarihlerinde Hakkari Kapalı Cezaevi'nde kalan ve tahliye edildikten sonra Beytüşşebap'a yerleşip korucu olan Hacı Öztunç, "çok konuştuğu" gerekçesiyle JİTEM elemanları tarafından 1997 yılında öldürülüp Silopi-Cizre arasında bulunan Nerduş köprüsü yakınlarına atıldı. Yakınları çıkmayan Öztunç'un cenazesi daha sonra Silopi Kimsesizler Mezarlığı'na gömüldü. Çocuklarının öldüğü haberini alan ve Mersin'de oturan Öztunç ailesinin tüm girişimlerine rağmen, Öztunç'un mezar yeri tespit edilemedi.
KATLİAM TETİKÇİSİ KORUCUBAŞI'NI HPG CEZALANDIRDI
Katliamda yer alan itirafçı-korucu Hurşit Uğurlu ise 22 Eylül 2006 tarihinde Beştüşşebap ilçesine bağlı Günyüzü (Melêsa) köyündeki evinde gerillalar tarafından öldürüldü. Hurşit Uğurlu, PKK içinde yer alırken 7-10 Nisan 1990 tarihleri arasında Başaran (Çeman) Köyü kırsalında çıkan ve 20'den fazla gerillanın yaşamını yitirdiği çatışmada sağ olarak yakalanarak, Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'ne konuldu. İtirafçı olmak için başvuruda bulunan Uğurlu, "örgüt üyeliği ve güvenlik güçleriyle çatışmaya girmek" suçlarından 36 yıl hapis cezasıyla yargılandı. Uğurlu, 1994 yılında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Askerlerle ve JİTEM’le birlikte çalışan Uğurlu, zaman zaman Şırnak bölgesinde ve Güney Kürdistan'a yapılan operasyonlara katıldı. Tutuksuz yargılandığı davada Diyarbakır 2 No'lu DGM tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezası, Yargıtay tarafından onaylandıktan sonra, 1995 yılında Pirozhan Köyü'ne yerleşerek korucubaşı oldu. Dönemin Beytüşşebap Taktik Jandarma Alay Komutanı Albay Recep Onur'un himayesine giren Uğurlu, sınır ötesi operasyonlarda ve cinayetlerde yer aldı. Resmiyette korucu maaşı alamadığı için, maaş bordrosu karısı Nesime Uğurlu adına düzenlendi.
İKİ TETİKÇİ HALA YAŞIYOR
Tansu Çiller Hükümeti döneminde İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı olan SHP'li Adnan Ekmen'in açıklamalarıyla gündeme gelen ve 11 kişinin 15 Ocak 1996 tarihinde minibüs içerisinde kurşunlandıktan sonra yakılarak öldürüldüğü Güçlükonak katliamına karışanlardan itirafçı-korucu Hamit Yıldırım, Diyarbakır'da 20 Eylül 1992 tarihinde Musa Anter'in öldürülmesinde tetiği çeken kişi. İtirafçı-korucu Sefer Bildik ise Şubat 2003 tarihinde Güney Kürdistan'da bomba ve cephane yüklü bir araçla yakalandıktan sonra Duhok Cezaevi'ne konuldu. Bildik, bir süre tutuklu kaldıktan sonra, JİTEM ile peşmergelerin yaptığı bir anlaşma çerçevesinde Habur Sınır Kapısı'ndan Jitem'e teslim edildi. Halen Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesinde yaşıyor.

ANF NEWS AGENCY
  

Hiç yorum yok: