10 Şubat 2011

Abdulkadir Aygan`dan önemli aciklamalar.Dikkat Ugur Balik!

Biz  abdulkadir aygan`in bu aciklamasini önemsiyor,ve Ugur balik adindaki kisinin ne yapmaya,kime hizmet etmeye calistiginin irdelenmesi gerektigini düsünüyoruz.
Ayganin aciklamalarinda alti cizilmesi gereken  bazi noktalarin aciga cikarilmasi gerektigi inanci tasiyoruz.
Bunlar sirasiyla.
 1- Benimle ''röportaj'' yapmaya geldiğinde henüz kayda girilmemişken birşeyler empoze etmeye çalıştı. PKK'lı olup da aklıselimden yana, barış'tan yana olanları Ergenekonun emrine girmeye karşı çıkanları benim ağzımdan kamuoyu önünde küçük düşürmem için telkinlerde bulundu. Ahmet Türk' ü Ankara'da bir restaurantta Yeşil (Mahmut Yıldırım) ile başbaşa yemek yerken gördüklerini aktardı. Öcalan'ın yeğeni M. Keser'i (şu an bağımsızdır) ,Feridun Çelik, Nizamettin Taş (Botan)'ı ve Osman Öcalan'ı Karalayıcı beyanlarda bulunmamı istedi. 


2-Gaziantep'ten İstanbul'a kadar bize refakat eden namı diğer Parmağı Kesik Tahir(Tahir Ertürk) hile ile bendeki evrak ve özel eşyalarımın olduğu Bond çantayı bizden alarak bu Uğur Balık veledine götürmüştü.
Gerekçesi ise; ''yurtdışına çıkışta havaalanında polis kontrolünden bu çanta geçemez, daha sonra biz size ulaştırırız'' dı.
Ayrıca; yıllardır bindir emekle kızımın hazırladığı çeyiz bohçasını ve kızımın cep telefonunu da aynı gerekçe ile bizden aldılar.
Açıkçası; PKK'lı olarak tanıdığımız bu sahtekârlar bizi kandırmışlardı. Özel eşyalarımızı kibarca gasp etmişlerdi.
Gasp edilen çantamda yurtdışında kamuoyuna sunmayı düşündüğüm birçok gizli evrak, belge, önemli notlarımın yazılı olduğu ajanda defterim, özel fotoğraf albümüm ve atletizm yarışmalarında kazandığım madalyalarım vardı.
Yurtdışına çıktıktan sonra ne bu çanta bize geldi ne de kızımın gelinlik çeyizi... Çeyizi başkalarına sattıklarını bir akrabamızdan öğrendik.
Bond çantamdaki birkaç foto ve fazlaca değeri olmayan birkaç evrakın fotokopisini bana yıllar sonra ulaştırdılar.

Abdulkadir ayganin aciklamasi..

PKK/Ergenekon’un Basın Tetikçileri Üzerine
Bu PKK ve JİTEM/Ergenekon beslemesi olan bu velet, Facebook'daki sayfasına, meslek olarak; yazar, senarist, yönetmen vs.vs. diye yazmış. Aslında eksik yazmış ve bu sıfatlarına sahtekâr, ikiyüzlü, hırsız, yalancı, iftiracı gibi sıfatları da eklemeliydi.
Ben Uğur Balık ile 2003 yılında Dicle Haber Ajansı koordinatörlüğünü yaptığı dönemde ve İstanbul'da tanıştım. Yurtdışına çıkışımız sürecinde, Gaziantep'ten İstanbul'a kadar bize refakat eden Tahir Ertürk, ''yurtdışına çıkışta havaalanında polis kontrolünden bu çanta geçemez, daha sonra biz size ulaştırırız'' bahanesiyle, JİTEM’in beynini dağıtabileceğim tüm belgelerime el koydu. Ayrıca; kızımın bin bir emekle hazırladığı gelinlik çeyiz bohçasına ve cep telefonuna da aynı gerekçe ile el koydular.
Hile ile bendeki evrak ve özel eşyalarıma el koyan PKK'li Tahir Ertürk, hem devletin, hem de PKK’in yılladır Kürdistan’da elbirliğiyle yaratıkları tahribatları açıklamak için “kod”ladığım (gizli evrak, belge, önemli notlarımın yazılı olduğu ajanda defterim, özel fotoğraf albümüm vs…) tüm belgelerimi Uğur Balık’a verdiğini sonradan öğrendim. 
Tüm ısrarlarıma rağmen gasp edilen belgeleri bunlardan alamadım. Ancak, birkaç foto ve fazlaca değeri olmayan birkaç evrakın fotokopisini bana yıllar sonra ulaştırdılar ve hâlâ önemli belgelere el koymuş durumdadırlar.
Yurtdışına çıkıştan sonra eşimi ve iki küçük çocuğumu da Rusya'da kaçakçı şebekesinin insafına terk edip rehin aldıklarını tekrar anlatmama gerek yoktur…
İsveç'e yerleşmemizin ertesi gecesi kapımıza dayanarak ''gazeteci'' kimliğiyle ve ''röportaj'' adı altında beni ıssız bir köyde, yanında getirmiş olduğu diğer kişilerle birlikte Kandil deki Kürd Ergenekon’u adına gelen Uğur Balık; deyim yerindeyse, beni sorguladı adeta.
JİTEM’in ne olup olmadığını, bunların Kürdistan’daki işbirlikçilerini, Devlet/PKK ilişki ve bağlantılarını, birbirlerine havale etikleri olayları gibi konulara ta o zaman nokta koyabileceğim şifrelediğim “hafıza”ma el koyanlar, Uğur balık üzerinden açıklamalarımı tersyüz ederek ''Bir JİTEM'ci İtirafçı Anlatı'' diye kitap yazdırdılar.
Kitaba; aile bireylerimden, komşu akrabalardan ve suçu günahı olmayan insanların fotolarından da yerleştirmeyi ihmal etmediler. Amaç kafaları karıştırmak ve Kürdistan’da işlenmiş siyasi cinayetlerin asil failleri yerine, (buna hem PKK, hem de devletin işlediği cinayetler de dâhildir) Aygan’ı günah keçisi göstermektir ya!
Bunların diğer bir hinliği de; özellikle Kürdistan’ın her dört parçasındaki Kürdler tarafından sevilen/sayılan gurur abidesi Sayın Mesut Barzani’yi ''işbirlikçi'' olarak kamuoyuna lanse etmekti. Bundan dolayı da Sayın Mesut Barzani’nin zamanın Jandarma Asayiş Komutanı Korgeneral Necati Özgen ile görüşmesinde tercümanlık yaptığım fotoğrafı sinsice kitaba koyup insanların kafasını karıştırmayı amaçladılar. Hâlbuki bu görüşmenin, PKK’nin Güney Kürdlerine saldırısı sonucu yaralıların tedavisine imkân yaratmak amacıyla yapıldığını çok iyi biliyorlardı. 

Uğur Balık, hamilerinden aldığı direktifler doğrultusunda benimle ''röportaj'' yapmaya geldiğinde (röportajı tırnak içine alıyorum. Zira yapılan bir sorgulama ve yönlendirmeydi. Dediklerine kısmen uymak zorundaydım. Çünkü ailem onların elinde rehindi)  henüz kayda girilmemişken bir şeyler empoze etmeye çalıştı. PKK'li olup da aklıselimden yana, barıştan yana olanları JİTEM ile bağlantılı olduklarını benim ağzımdan kamuoyuna sunmak istediler.
Örneğin; Ahmet Türk’ün Ankara’daki bir lokantada Yeşil (Mahmut Yıldırım) ile baş başa yemek yerken gördüğünü ve bunu benim ağzımdan kamuoyuna sunmak istiyordu bu Uğur Balık ve hamileri…
Keza, Öcalan'ın yeğeni M.Keser'i, Osman Baydemir'i, Nizamettin Taş (Botan)'ı ve Osman Öcalan'ı karalayıcı beyanlarda bulunmamı da istiyorlardı.
Uğur Balık ve hamilerinin amacı; beni kendi rotasına çekip, JİTEM’in denetiminde olmayan PKK'lileri karşı karşıya getirmekti. Böylece, JİTEM hakkında kamuoyuna yaptığım önemli ve gerçek bilgilerin de sorgulanabilir olması amaçlanıyordu.
Diğer önemli bir amaçları da; başka Aygan’ların JİTEM ve derin yapılanmalar hakkında konuşmalarının önünü kesmekti. Bunda başarılı da oldular. Kardeşim Recep Tiril dışındakiler hâlâ sağır ve körleri oynuyorlar…
PKK/Ergenekon ortak kullanımı olan son yazdığı kitapta Uğur Balık;
''İnsan itiraf eder ve bitirir'' diyor…
Bu cümle tek başına onun kişiliğini/hizmet ettiği odakları görmek için yeterlidir. Ergenekon/JİTEM ve onların Kürdistan kolu olan Kandil/İmralı güruhu da susmamı, açıklama yapmamamı istiyor(!?)...
Arif Doğan ve benzeri Ergenekoncu unsurların benim konuşmamdan rahatsızlık duymalarını anlarım, ama Kürdlük adına iddiası olanların benim açıklamalarımdan rahatsızlık duymalarını ve beni susturma çabalarını anlamakta güçlük çekiyorum…
Bunun takdirini Kürdistanlılara bırakıyorum…
Ismarlama üzerine yazılan ve yeni piyasaya sürülen “Kerberos PKK'dan Jitem'e Bir Tetikçinin Anatomisi” kitapta Uğur Balık,    benden gasp ettikleri belgelerimden ayıklayarak yazdığı eski kitaptan derlemeler alarak ve derme-çatma, çer-çöpten karıştırarak yine ailemin fertlerinden bazılarının ve dost akrabalarımdan bazılarının fotolarını yayınlamış.
Uğur Balık, Aygan; ''katildir, İsveç makamlarının söylediklerimi dikkate alması gerekir, Türk adaleti de alıp yargılamalıdır'' diyerek, beni hem İsveç, hem de Türk yargısına ihbar ediyor.
Başkaları tarafından yönlendirilmiyorsa ve birazcık kişilik kırıntısı taşıyorsa bir insan hem ''devrimci'', ''bağımsız gazeteci'' hem de ihbarcı olabilir mi?
Ayrıca, diğer kitabın yayımlanmasında olduğu gibi, bu kitabın da servise sokulduğu süreç çok önemlidir.
Bilindiği gibi; son günlerde Ergenekon borazanı görsel ve yazılı medya, JİTEM kurucularından Arif Doğan'a Show yaptırmaktadırlar ve ben her türlü riski göze alarak ''tek tüfek'' gibi O'nun yalan ve sahtekârlıklarıyla kamuoyu önünde boğuşuyorum.
Tam da Arif Doğan gibi bir Ergenekon piyonunu intihara sürükleyecek iken, (ki bu onun ifadesidir) PKK taraftarları tarafından tehdit ediliyorum ve hamileri tarafından ısmarlama üzerine Uğur Balık ta beni boşa çıkarmak için yeni bir kitap piyasaya sürüyor.
Bu trajikomik durumu Sayın Nasname okurlarının yanı sıra, tüm Kürdistanlıların vicdanına havale ediyorum.
8 Şubat 20011
a.aygan
 

Hiç yorum yok: